Fakirliğin gözü çıksın!
Çıksın!
Yerin dibine batsın!
Yok olsun...
Yaz mevsiminin son günleri.
Sırada sonbahar ardından kış var...
Biliriz ki kış mevsimlerin en zalimdir.
Zirvede olmak görüş alanını zayıflatır.
Yani diğer bir deyişle tuzu kuru olanlar bunu anlayamazlar.
Olan fakire dar gelirliye olur.
Eylül'de okullar açılacak.
Masraf.
Yaklaşan kışla birlikte ısınma, barınma, korunma, kışlık giyim ihtiyaçlar bitmez...
Masraf.
Gelinen noktada ekonominin düzeleceğine dair bir ışık var mı?
Ne gezer!
Tünelin sonu da başı da aynı.
Karanlık.
Uzmanlar bu yılı bırakın önümüzdeki yıldan da umutsuzlar.
Yoksulluğun daha da derinleşeceği herkesin endişesi.
Bu durum düzelmez mi?
Madem bir soru sorduk, bir de şahane bir cevap verelim.
Düzelir.
Şartlar oluşturulur tasarruf her alanda yaygınlaşır, tuzu kurular 'neme lazımcılıktan' vazgeçerlerse.
Yani milli bir seferberlik başlatılırsa.
Bal gibi de olur!
Bunun düşüncesi bile heyecan verici...
Bildiğimiz gibi bir şey daha var: İnsan her an umutlu olamaz, sonuca da odaklanması lazım.
Hiç bir insan bu gerçeğin dışına çıkamaz.
Çevremizde oluşan siyasi ve ahlaki zemin bizi durmadan oyalıyor olabilir.
Ama yine de insan zamanı sıfırlayabilir.
Hepimizin kafasında bu ülkenin sorunlarını çözmeye yönelik fikirler vardır mutlaka.
Ezberleri bozan, geçmişi dağıtan.
Kendilerinden çok emin olanlar, kendilerini bütünüyle onaylayanlar.
Öyle işte..
Acımasız günler yaklaşıyor velhasıl.
E daha ne duruyorsunuz?