Sağlık Bakanlığının son tarihi ve dünyaya örnek(!) “KORONAVİRÜS AŞISI OLMAYAN KİŞİLERE GETİRİLEN PCR TESTİ ZORUNLULUĞU KALDIRILDI” karanının ardından millet olarak nereye gittiğimizi herhalde en güzel zaman gösterecek.
Çünkü aşıdan PCR testine kadar karpuz gibi ikiye bölünmüş millet değil, bilim dünyasına sahip bir ülkenin insanları olarak işimiz yine Allah’a kalmış durumda.
Bilimin analizini yapamayız ama bilim insanlarımızın geldiği nokta da ki halimize ağlarken herhalde dünya da bize gülüyordur diye utanıyorum.
Biz dünyaya entegre olmuş ve hızla gelişmekte olan bir ülke olarak mesela en son enflasyonda Amerika’nın içler acısı (!) durumunu televizyonlarda ana haber bültenlerine, gazetelerde manşetlere taşırken şuracıkta burnumuzun dibinde ki ALAMANYA’ da son durum şöyle idi;
“Almanya’da vaka sayıları artıyor ve kısıtlamalar çok aşı olmayanlara ve olanlara da.
Aşılı olmayan
-Her yere test ile girmek zorunda
-Evinde sadece 2 kişiyi ağırlayabiliyor
Aşılı olan
-Her yere girebiliyor
-Evde en fazla 10 kişi bulunabiliyor.
Ayrıca
500 kişiden fazla kişilerin buluşması yasak
Diskotek, Barlar, Eğlence mekanları hepten kapalı.”
……………..
Şimdi daha iyi anladınız mı dünyanın tarih boyunca çocukları yaramazlık yaptığı zaman onları TÜRKLER GELİYOR diye korkutma sebeplerini.
Yurt dışında yaşayan ve artık üçüncü nesli bile, gelirse Türkiye’ye sadece on günlüğüne yaz tatili için gelen bir dostumuz Sağlık Bakanlığının son kararından sonra şöyle diyordu;
“Gözünüz aydın abim orada TEST ZORUNLULUĞU kalkmış.
Demek ki gerçekten TÜRK halkının BÜNYESİ ÇOK GÜÇLÜ VE ÖZEL.”
……………..
Sağlıkta kafa karıştıran dahası kendi bilim insanlarımızın bile dediklerine inanmama noktasına geldiğimiz günümüzde kafamızı şöyle masadan kaldırıp pencereden dünyaya bakalım mı?
Sayın Cumhurbaşkanımız yine gençlerle bir araya geldiği son buluşmada ısrarla “YENİ TÜRKİYE” vurgusunu yeniledi.
Millet olarak YENİ TÜRKİYE, ESKİ TÜRKİYE’yi pek anladığımızı söylemem ama YENİ DÜNYA, ESKİ DÜNYA konusunda bazı gerçekler bağıra bağıra yürümeye devam ediyor.
YENİ DÜNYA’da YENİ İNGİLTERE’yi izliyor mumunuz?
Tarih boyunca İngilizlerin Dünya insanlığına bakışı açık ve net değil mi?
Birde kendi içlerinde özelliklede saray ve yönetim kadrosunda ki sadelikleri ile hatırlanmak istenilen İngiliz duruşu(!)
Pekiiii günlerdir başta İngiliz medyası olmak üzere dünya medyasında manşetlerden düşmeyen bu durumun izahı nedir?
Mesela;
“İngiltere'de geçen yıl koronavirüs kısıtlamaları sıkı şekilde sürerken bu kuralların bizzat ülkeyi yönetenler tarafından ihlal edilerek Başbakanlık'ta 'Noel partisi' düzenlenmesine ilişkin iddialar ve bu iddiaları kanıtlayan video kaydı ortalığı karıştırdı.
Büyük infiale yol açan kayıttan sonra Boris Johnson özür dilerken danışmanı Allegra Stratton istifa etmek zorunda kaldı.”
…………….
Hadi o geçtiğimiz yıldı.
Peki bu yılbaşına ne demeli?
“Başbakan Johnson 33 yaşındaki eşi Carrie Johnson’ın da bu yasakları deldiği fotoğraflarla kanıtlandı. İngiltere’nin çok okunan gazetelerinden Sunday Telegraph, Carrie Johnson’ın bir arkadaşıyla sosyal mesafeyi hiçe saydığı bir fotoğrafı paylaştı ve 33 yaşındaki kadının sosyal mesafe kurallarına uyulması konusunda çok net bir çağrıya kulak asmadığını yazdı.
Boris Johnson’ın, “Aynı evde yaşamadığınız herkese karşı sosyal mesafeyi koruyun” uyarısını yaptıktan çok kısa bir süre sonra Londra’daki West End’deki özel bir kulüpte çekilen fotoğrafta Johnson ve yakın arkadaşı Anna Pinder’in birbirlerine sarıldığı görülüyor.
“SAYIN JOHNSON PİŞMAN”
Bir nişan kutlamasında çekildiği fotoğrafta ikilinin çok yakın olmasına ise İngiliz kamuoyu büyük tepki gösterdi. 2020 yılının Eylül ayında İngiltere’de ikinci dalga uyarılarının yapıldığı bir dönemde çekildiği açıklanan fotoğraflarda farklı evlerde yaşayanlara iki metre mesafe kuralına uyulması gerektiği belirtilirken kalabalık toplantılarda da sınırlama getirilmesi kararlaştırılmıştı.
Johnson’ın sözcüsü, “Carrie Johnson bir arkadaşının nişanını dışarıda 6 arkadaşıyla birlikte kutladı. Sayın Johnson anlık olarak arkadaşına fotoğraf için sarılma gafletinde bulunduğu için pişman” dedi.”
…………
Allah evlerden ırak tutsun kucak kucağa İngiliz üst düzey yöneticileri.
İngiliz halkı buna yavaş yavaş ısınacak gibi.
Sarayın haberlerine ise İngilizler alıştı gibi.
O zaman eski buzdağının üzerinde ki İNGİLTERE de gidici gibi değil mi?...
İBİBİK’E GEÇTİĞİMİZ HAFTA KALDIĞIMIZ YERDEN
Geçtiğimiz hafta bizim örneklemeye çalıştığımız bir İBİBİK meselesi vardı ya.
Bugünde izninizle yazımızı Cemil Meriç’ten bir İBİBİK kıssadan hissesi ile tamamlayalım.
ABD ve İngiltere’de ilkokul çocuklarına okutulan, Rus kökenli bir halk masalı vardır:
KIRMIZI İBİKLİ KÜÇÜK TAVUK.
Kırmızı ibikli küçük tavuk, gezinirken buğday tanesi bulur, o buğdayı tarlaya ekebilmek için çiftlikteki öbür hayvanlardan yardım ister, hiçbiri yardım etmez, kırmızı ibikli küçük tavuk mecburen iş başa düştü der, kendisi eker, kendisi büyütür, kendisi hasat eder, kendisi değirmene taşır, kendisi un yapar, neticede ekmek yapar.
Mis gibi ekmek kokusu etrafa yayılır. Kırmızı ibikli küçük tavuk “beraber yiyelim mi?” diye sorar.
O hiç yardım etmeyen öbür hayvanların ağzı sulanır, “eveeeet yiyelim” derler.
Kırmızı ibikli küçük tavuk acı acı gülümser, “yok öyle yağma” der, bir lokma bile vermez.
Bu masalı okuyan Amerikalı, İngiliz ve Rus çocuklar kıssadan hisse çıkarırlar, ders alırlar, çalışmayana, üretmeyene, karnını doyurmak için başkasından medet umana ekmek mekmek olmadığını kavrarlar.
Eeee herkes çocuk değil tabii.
Büyüklerin de okuması için bu masalın bir başka versiyonu var.
Küreselleşme karşıtı aktivistler tarafından revize edildi, UNICEF’in sitesinde yayınlandı… Ki, büyükler de anlasın!
Kırmızı ibikli küçük tavuk, gezinirken buğday tanesi bulur, o buğdayı tarlaya ekebilmek için çiftlikteki öbür hayvanlardan yardım ister.
Ördek “sen buğdayı filan boş ver, sana kahve tohumu satayım, acayip para kazanırsın, istediğin kadar buğday alırsın” der.
Domuz “sen buğday yerine kahve ek, nasıl satarım diye merak etme, ben senin adına pazarlarım” diye seslenir.
Fare iyice cesaretlendirir, “buğdayla uğraşma, kahve ekebilmen için istediğin kadar borç vereyim, ufak ufak ödersin” diye akıl verir.
Kırmızı ibikli küçük tavuğun aklına yatar.
“Kahve üretiminden anlamam ki, nasıl yapacağım” diye sorar.
Ördek “sana gübre satayım, çok çabuk büyür” der.
Domuz “böceklerden korumak için ilaç satayım” diye seslenir.
Fare gene finansal açıdan yaklaşır, “gübre ve ilaç alabilmen için sana istediğin kadar borç vereyim, ufak ufak ödersin” diye akıl verir.
Neticede hasat vakti gelir.
Kırmızı ibikli küçük tavuk “şimdi ben ne yapacağım bu kahveyi” diye sorar.
Ördek “paketlemek için benim fabrikama getirebilirsin” diye akıl verir.
Domuz “kusura bakma, herkes kahve ekti, fiyatlar acayip düştü, senin kahve beş para etmez” diye seslenir.
Fare ise “borcunu öde artık” der!
Kırmızı ibikli küçük tavuk, ibiğini kaptırdığını fark edince…
“Aç kaldım, ekmek verecek yok mu” diye ağlar.
Ördek “ekmek kolay da, alacak paran var mı” diye sorar.
Domuz “herkes kahve ekti, buğday karaborsaya düştü, kusura bakma, istersen ekmek yapman için sana ithal buğday tohumu satayım” der.
Fare ise avukatıyla gelir, “borcuna karşılık tarlanı haczetmek zorundayım, uslu tavuk olursan artık benim olan tarlamda yevmiyeyle çalışıp buğday yetiştirmene izin veririm” diye akıl verir.
………………..
Şimdilerde maalesef, kırmızı ibikli küçük tavuk, eskiden kendisine ait olan tarlada ırgat olarak çalışıyormuş.
Yevmiyeyi almaya gittiğinde, ördek, domuz ve farenin aslında senelerdir şirket ortağı olduklarını öğrenmiş.
Böyle bu işler.
Dünyanın en bereketli topraklarına sahip olan, kendi kendine yeten yedi mucizevi ülkeden biri olan Türkiye’yi, tıpkı masalda anlatıldığı gibi, kırmızı ibikli küçük tavuğa çevirdiler.
Bir facianın hikayesi
CEMİL MERİÇ