SİYASETÇİLER ATEŞLE OYNUYORLAR

Kimse alınmayacak, gücenmeyecek, kızmayacak, öfkelenmeyecek. 
Rahmetli olan başta Süleyman Demirel, Turgut Özal, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş, Muhsin Yazıcıoğlu, Mesut Yılmaz, sonra Allah ömür versin Deniz Baykal, Tansu Çiller gibi Türk siyasetine derin imzalar atmış liderler ile birebir çalıştıktan sonra İstanbul’dan Konya’ya dönerken TÜRK SİYASATİ benim için yeni perdeleri sürekli yazılan bir tiyatro oyunundan başka bir şey değil idi.
O günden bugüne Türk siyasetinde ne değişti?
Anadolu’dan oturup Ankara’yı elbette bilemem.
Haddimi aşmayı ise asla yapmam.
Yalnız televizyon ekranlarından izlediğimiz haberler, gazetelerde yazılanlar yorumlar, sosyal medyada ki kargaşanın ardından bir şeyi görüyorum ki tiyatronun yeni perdeleri yeniden dizayn ediliyor.
Eğer bu yorumumdan birilerini üzüyor isem kendilerinden de peşinen özür dilerim.
Yalnız bu kanaat sadece bende değil ki.
Mesela belki de geçen hafta Ankara’da yaşanılan bir kapı önü muhabbeti (!) son 40 yıldır Türk siyasetinde yaşanmamış bir olayı son perdesi idi. 
CHP lideri Sayın Kılıçdaroğlu’nun TÜİK ziyareti (!) ni ister iktidar olsun isterseniz muhalefet olarak değerlendirin tam bir bomba idi.
Bu işin yorumunu dünya görüşüne göre istediğiniz gibi yapabilirsiniz.
İsterseniz savunursunuz isterseniz yerden yere vurabilirsiniz.
Yalnız yine bu konudan hareket ederek bir şeye dikkat çekmek isteyeceğim.
Bu devlet bizim devletimiz.
Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti siyasi görüşünüz partiniz ne olursa olsun bizim devletimiz.
Devletin temsil edildiği kurumlarda çalışan insanlarımızda Devleti temsil eden resmi görevlilerdir.
Yani en üst makamdan en alt birimdeki özel güvenlik görevlisinden temizlikten sorumlu memur kardeşlerimize kadar hepsi o çatı altında Devleti temsil ederler.
20 yıllık AK Parti iktidarlarının ardından bugün Devletimizi temsil ederek Devletimiz adına kendi görev alanlarında çalışan Devlet memurlarımızın hepsi de iktidar olan AK Partili ya da MHP li değildirler.
Çünkü bugün siyaseten en çok tartışılan Devlet memurluğu alımlarında iktidar gücü kullanılsa da sonuçta herkes kendi işindedir.
Karşısına gelen insanımızın siyasi görüşüne verdiği resmi evraka da beyaz temiz bir kağıt olarak bakarlar.
Ve o temiz kağıda işlem yapılır.
Yani Devlette işlemler mutlaka ama mutlaka bir yasal dayanağa dayandırılır.
CHP lideri siyasi olarak Devletin resmi bur kurumu olan TÜİK’in açıklamalarını inandırıcı bulmayabilir.
Kendi penceresinden haklı da olabilir.
Ama bu işi kapıya kadar götürmek kimseye bir şey kazandırmazdı.
Zannımca kazandırmadı da.
Peki ülke bugün niye bu kapıya kadar dayanmaya geldi?
Bu sorunun cevabı da çok basit.
Bunun da kaynağı TÜİK. 
Eğer TÜİK hesap açıklamalarında yazın soba borusundan rakam açıklarsa.
Kışın tenis topunun fiyatlarını baz alırsa.
Bırakın iktidar muhalefet işini vatandaşın da yarısı bu rakamlara inanır yarısı inanmaz.
İnanıp inanma işi keşke bizde kalsaydı.
Çünkü siyasette ki her kare ulusal basında dosta düşmana yeni bir malzeme konusu oluyor.
Ve bu işte sınırlarımız ötesinde TÜRKİYE olarak adlandırılıyor.
ENGELLİLERİ CAMİDE UNUTTUK MU?
Engelli insanlarımız için son yıllarda gerçekten gözle görülür elle tutulur çalışmalar yapılıyor.
Bu insanlarımız artık evlerinden çıkıyorlar.
Bunda önce aileler zincirlerini kırıyorlar.
Engelli insanlarımızı şükürler olsun her alanda her yerde görebiliyoruz.
Yalnız bir okuyucumuzun uyarısı ile bir şey dikkatimi çekti.   
Anadolu’da da camilerimiz artık Selçuklu Osmanlı’nın alışık olduğumuz mimari çizgisinden çıkıp yeni yeni şekillenmeleri ile dikkatlerimizi çekiyor.
Bu değişim ile iki katlı camilerimiz de çoğalıyor.
İşte bu iki katlı camilerimiz için camii cemaatinde engelli insanlarımız için hiçbir çalışmanın yapılmamasının şikayet serzenişleri yükselmeye başladı.
Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığından bu alanda mimari ve inşaat çalışmaları yapan insanlarımıza kadar herkesin yeni bir duyarlılık kapsamına girmeleri gerekiyor.            
ANADOLU’DA KURAKLIK TEHLİKESİ SÜRÜYOR
İstanbul’da şiddetli yağış ve fırtına can alacak kadar etkili olsa da.
Akdeniz’de sel baskınlarını izlesek de.
Doğu’da kar görüntülerinin servisleri yapılsa da ülke sınırları içerisinde sesi en son çıkan İç ve Orta Anadolu insanı şu günlerde bile karardıkça kararıyor.
Çünkü bir dönem tahılın ambarı olarak bilinen Konya yağmur tanesine muhtaç görünüyor.
Büyüklerimiz her ne kadar Tarım Şuraları, Su Şuraları yapsalar da bizde artık bazı ülkeler gibi duruma İklim değişikliği, küresel ısınma dememeli iklim kirliliği diye bakmalıyız. 
Aksi takdirde yeni nesli, günümüzden çok daha ağır bir gerçek bekliyor.