Bir sanatçı "17 kişinin bir kişiyi dövdüğünü görsem, kim olduğuna bakmadan yardım ederim. Gidip İmamoğlu'na oy vereceğim" diye yazmış.
Bu satırlar yazılırken farkında olmadan yerel seçimin sosyolojisi de ortaya çıkmış...
Daha doğrusu sosyolojik ve siyasi pratiğindeki yanlışlar diyelim.
Çünkü...
İktidar partisi yerel seçimlerde kazanmak için neredeyse tüm bakanlarını cepheye sürdü.
İlk bakışta normal gibi görünen feci bir hataydı bu.
Çünkü sahaya çıkan bakanların bir ikisi hariç karşılığı yoktu.
Süleyman Soylu ve Hakan Fidan'ın net olarak ölçümlenemese de bir karşılıkları olduğu biliniyor.
Özellikle Soylu'nun...
Peki diğer bakan ve parti yetkilileri için aynı değerlendirmeyi yapabilir miyiz?
Bakanların çoğunun isimlerini gazeteciler dahi bilmiyor!
Hadi biraz daha zorlasak belki bir iki kişinin daha sınırlı bir etkisi olabilir ama fazlası yok.
Lakin...
Tüm kadro bir şekilde sahada- medyada Ekrem İmamoğlu'na karşı mücadele etti.
Bu durum, ölümcül bir siyaset hatası, tam İmamoğlu'nun istediği bir fotoğraftı...
Yedi düvele, alayına karşı mücadele veren bir siyasetçi kimliğine büründü. İmamoğlu, kendisine istemeyerek de olsa verilen bu pası çok büyük ihtimalle bugün ağlara gönderecek gibi duruyor.
İktidar işte bunu sağladı!
Oysa İmamoğlu'nun İstanbul'da göz kamaştırıcı bir başarısı, kemik ve vazgeçilmez bir sosyolojisi hala yok.
CHP ve büyük parayı kontrol etmesinin verdiği bir güvenlik alanı var.
İsmi hiç bilinmeyen bakanları sahaya sürmek yerine, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, özel kalem müdürü Hasan Doğan gibi kamuoyunun tanıdığı, Cumhur İttifakının bir şekilde sempati ile baktığı kimliklere uygun ortam ve şartlarda rol verilseydi, bir çok bakandan daha iyi etki bırakabilirler, Cumhur İttifakından yorulan seçmenin diğer partilere gitmemesine belki bir parça katkı verebilirlerdi.
Bu yazıyı sandıkların açılmasına 17 saat kala yazıyorum.
Ünlü söz yazarı Cengiz Altınsoy'un 'sabah olmadan' eseri gibi erkenden seçim sonuçlarını tahmin etmeye çalışayım.
İktidarın Ankara'yı açık farkla, İstanbul'u en az 3 puanla kaybedeceğini öngörüyorum.
İzmir'in yine CHP'de kalacağını, iktidar partisinin doğum yeri Afyonkarahisar'da ilk kez CHP'nin kazanmaya bu kadar yakın olduğunu söyleyebilirim.
Afyonkarahisar deyince bir dip not bırakayım.
Bu dip not, iktidar partisinin aday belirlemedeki kriter zafiyetini de ortaya çıkarması bağlamında önemli.
Afyonkarahisar'da yapılan tüm anketlerde eski vekil Dr. Mahmut Koçak açık ara birinci çıkmasına rağmen iktidar partisi başka bir adayı tercih etti. Bugün sandıklar açılınca büyük ihtimalle iktidar partisi ya kıl payı kazanacak, ya da CHP galip çıkacak.
(Süleyman Soylu'nun Afyonkarahisar'da dün yaptığı kalabalık mitingin iktidardan giden merkez oyları geri getirdiğini iddia edenler de var.)
Alınan neticelerden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın parti ve bakanlıklarda revizyona gitme ihtimalini yüksek görüyorum.
Bu akşam merakımız gidecek.
NİSAN- MAYIS- HAZİRAN'A DİKKAT!
Yerel seçim gündemini bugün bitiriyoruz. Asıl dikkat etmemiz gerekenin önümüzdeki Nisan- Mayıs ve Haziran ayları olduğunu düşünüyorum.
Ekonomik kriz ve bu krizden kaos çıkarmak için pusuya yatan iç ve dış unsurların kafalarını kaldırma ihtimalini gözden kaçırmamamız gerekir.
Hem bireysel, hem devlet olarak birinci önceliğimiz güvenlik...
Ekonomi kılıflı sokak hareketlerinden, tanınmış simaların güvenliğine kadar bir çok başlığa dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Demokrasi dışı bir hareketlenme için önce uygun şartların hazırlanması gerektiğini tarih bize defalarca gösterdi.
Dikkatli olmak kaybettirmez!
AKŞENER'İN ASIL MESELESİ BAŞKA!
Meral Akşener ve Mansur Yavaş arasındaki kan davasından bir tık aşağı kavgayı, Meral Akşener'i 35 yıldır tanıyan bir kişiye sordum.
Yanıtları ilginçti...
-Akşener'i Mansur Beyle ilgili etkileyen diri bir yapı var. Ve Mansur Beyin yerel seçimlerden sonra partiyi ele geçirmek istediğine kesin olarak inanıyor sayın genel başkanımız. Ve bu yolla Cumhurbaşkanı adayı olacağını düşünüyor.
+ İyi de Mansur Yavaş zaten adaylık için gereken imzayı rahat toplar.
- Mesele daha geniş açılı. Dikkat ederseniz ele geçirmek dedim.
+ Ben tam anlamadım.
- Opsiyonlu bir durum.
+ Bilmece gibi oldu.
- Akşener'e ya Mansur Beyin genel başkan olacağı ya da Koray Beyin ( Koray Aydın) genel başkanlığında Mansur Yavaş'ın Cumhurbaşkanı adayı ilan edileceğine dair somut bilgiler gitmiş.
- Somut derken...
+ Oraya girmeyelim. Somut işte.
- Somut deyince insanın aklına birçok şey geliyor. Ses- görüntü gibi somut unsurlar mı?
- Gerek yok şimdi bu sorulara bence.
+ Hayır, siz somut deyince... Soyut olan aktarma bilgidir, somut demek bir materyal var gibi algılanır.
Daha açık sorayım. Birisi kayıt mı aldı?
+ Bir anlamı yok bu soruların.
- Somut dediniz ama.
+ Somut ya da soyut var bir şeyler.
- Son olarak sorayım. Somut mu?
+ Bir genel başkan kesin ikna olmadığı bir konuda, daha önce Cumhurbaşkanı adayı gösterdiği bir siyasetçiyi silmez. Çok konuştum ısrarlı ricanız üzerine. Bu konuyla ilgili bunun ötesinde bir sorunuz olursa telefonu kapatmak zorunda kalacağım özür dileyerek.
- Peki. Ben anladım. Son sorum şu olsun. Ankara'yı kim kazanacak?
+ Göreceğiz. Sizce kim kazanır?
- Mansur Bey fark atarak kazanır.
+ Hayırlısı olsun. İyi günler.
- Size de…
VELHASIL: "Öfke, kalbin karanlığıdır.”
Muhyiddin Arabi
TALAT ATİLLA'YI TWITTER'DA TAKİP ET!