Başkalarının ölümü
Soma’da yerde yatan bir protestocuyu tekmeleyen Başbakan özel kalem müdür yardımcısı Yusuf Yerkel’in görevden alınması olumlu bir gelişmedir.
Çünkü Türkiye’de, yerde yatarken tekme yiyen vatandaşla kendisini özdeş hisseden geniş bir kesim oluşmuştu.
Başbakan Erdoğan, bu tasarrufuyla, Soma’yı da aşan bir ulusal iç burukluğunu siyaseten bloke etti.
Erdoğan’ı bu kararından dolayı tebrik ediyor, yoğunluğundan dolayı dikkatinden kaçmış olabilecek birkaç noktayı hatırlatmak istiyorum.
İstanbul Ok Meydanı’nda yaşanan gelişmeler gösterdi ki; Türkiye’yi, Alevi-Sünni çatışmasına sürüklemek isteyenler, Deep Freeze attıkları son hamleleri yeniden ısıtmaya başladılar.
Terör, hangi kılığa girerse girsin, masum olamaz.
Emniyet güçlerine, halka yönelen her saldırıyı bertaraf etmek, devlet güvenliği meselesi olduğu kadar, vatandaşın da makul beklentisidir.
Teröre taviz, masum vatandaşa ihanettir.
Şu var ki; Alevi-Sünni çatışması için, Alevi tabanında zemin bulmak isteyen kötü niyetli unsurların elindeki kozların bir an önce alınması gerektiğini düşünüyorum.
Türkiye’yi kaosa sürüklemek isteyenler, uygun buldukları her fırsatta, “Toplumsal olaylarda ölenlerin tamamı Alevi” dediklerinde, siyasete ilgi duymayanlar bile, “Gerçekten mi?” demekten kendisini alıkoyamıyor.
Doğrusu, son dönemlerdeki olaylarda ölenlerin tamamı gerçekten alevi ise bu durum, “Neden?” sorusunu hak ediyor.
Türkiye üzerinde bu kötü algının kalmasını isteyen devlet ve sivil unsurlar kimler ise, bunlar mutlaka ortaya çıkarılmalı.
Başkalarının ölümü, aslında bizim ölümüz demektir.
Küllerinden, yeniden…
Sosyal medyada, bu mecrayı aktif kullanan siyasetçilerden birisi olan Ak Parti genel başkan yardımcısı Süleyman Soylu'ya hitaben yazılmış sert bir yorumla karşılaştım.
Haksız olduğu kadar, eleştiri sınırlarını zorlayan da bir yorum olunca, tepkisiz kalamayıp, bir kaç satır görüş yazdım.
Aman tanrım!
Kin, öfke, ihtiras, kıskanma liste uzayıp gidiyor.
Soylu'yu bırakıp, bana saldırmaya başladılar.
Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu’yu DP genel başkanlığı dönemlerinden tanırım.
Çalışkan, hırsı aklının önüne geçmeyen, mütevazı ama kendisini ezdirmeyen bir kişiliği vardır.
Siyaset, biraz da sonuç alma sanatıdır.
Küllerinden yeniden doğan bir Soylu'ya tahammül edemiyorlar.
Bitmiş bir partiden, iktidar partisine geçmek, birilerinin kıskançlık damarlarını çatlatmış anlaşılan.
*Bu Yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…