Başbakan çok rahat!
Erdoğan, 3-4 gün önce TRT 1’deki, ‘Enine Boyuna’ programında, “cemaatle aranızda problem var mı?” sorusuna, “Bunlara gülüyorum.” yanıtını verdi.
Açık konuşalım; Ankara’da dinleme olayının bir parçasında cemaatin olduğu dedikodusu çok yaygın. Daha doğrusu, birilerine göre cemaat olağan şüpheli. Fakat Erdoğan’ın, “Aman ha, Cemaatle aramızda problem olduğuna kimse inanmasın.” sözleri, cemaati olağan şüpheli olmaktan çıkardığı gibi, masadaki seçeneklerin içinde en zayıf ihtimal olarak bırakıyor.
Aksi olsaydı, Erdoğan, ”cemaatle aranız nasıl.” sorusuna izin vermez, ya da, “Bu sorunun anlamı yok.” gibi muğlak bir cevapla geçiştirmesi muhtemeldi.
Öyle ya; yarın böcek olayında, cemaatin parmağı olduğu ispat edilse, birileri Başbakan’a, “Hani cemaatle aranızda problem yoktu?” sorusunu yöneltse, Erdoğan’ın yanıt vermesi zorlaşabilir.
Tamam da, Türkiye Cumhuriyeti’nin en muktedir Başbakan’ını kim dinledi?
Başbakan’ın sözlerini karine yaparak cemaati elersek, geriye ‘Derin Devlet’ seçeneği kalıyor!
İyi de, derin devleti temsil ettiği iddia edilen unsurların büyük bölümü içeride değil mi?
Bu soruya da, “Başbakan derin devleti tam bitiremedim, dedi ya!” yanıtı verilebilir.
Son soru, “Peki, bu böcek olayı yeni operasyonları tetikler mi?
Bu soru için de, “Başbakan yeni operasyonların yerini yapıyor.” diyenlerle, “Başbakan’ın buna ihtiyacı yok, zaten muktedir.” diyenlerin farklı tezleri var.
Dikkat edin lütfen; Her mantıklı sorunun, mantıklı bir de yanıtı var.
Demek ki, bu dinleme olayının fail ya da faillerini ararken mantık tek çözüm yolu değil. Hatta, mantık çözümün önünde engel gibi duruyor!
Başbakan çok rahat!
Başbakan Erdoğan’ın, “Sizi en yakınınızla dinlerler.” açıklamasından, fail ya da failleri bildiği, en azından robot resimler konusunda fikri olduğu anlaşılıyor.
Başbakan, dinlenildiğini öğrenen bir insana göre oldukça rahat görünüyor. Bizim gibi sıradan insanlar bile telefonumuzdan bir cızırtı duyduğumuzda geriliyoruz. O, devletin tüm sırlarını bilen bir Başbakan. Gerilimi had saf olması gerekirken gayet rahat.
Şöyle düşünün; hükümet politikaları, örtülü ödenek kararları, iç/dış düşmanlarla ilgili verdiğiniz yüzlerce hayati kararların, sizi sevmeyen unsurların elinde olduğunu bilmek, insanı fena halde gerer.
Başbakan rol yapamayan bir kişiliğe sahip. Telaşlı olsaydı, bunu anlardık. Aksine, rahatlamış görünüyor.
Başbakan, sanki kendisini dinleyen odakları ve şayet kayıt altına alındıysa, o kayıtları etkisizleştirmiş gibi.
Namazda protokol var!
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Ankara Kocatepe Camii’nde Cuma namazı kılacağı zaman olağan üstü güvenlik tedbirleri alınıyor. Camii her taraftan polis ablukasına alındığı gibi, içeri giren herkesin üstü tek tek özenle aranıyor. Resmi ve sivil polisler kuş uçurtmuyor. Namaz kılacak kişi Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet başkanı olunca, güvenlik için vatandaşın konforundan bir parça taviz vermesi anlaşılır bir durum. Ancak…
Bu güvenlik uygulamaların yanında öyle bir önlem alınıyor ki, insanın içine sindirmesi mümkün değil.
Kocatepe Camii’nin iç giriş ana kapısında duble güvenlik önlemi alan polisler, tanımadıkları kişilere, “Arka taraftan lütfen.” diyerek içeri almıyorlar ama Milletvekili, ya da tanınmış bir medya figürü görürlerse, “Buyurun lütfen.” diyerek yol açıyorlar.
Yani, Gül’ün geleceği zamanlarda Kocatepe Camii’nin 1 numaralı iç ana giriş kapısı devlet başkanına tahsis ediliyor. Gül’ün koruma müdürü Osman Cangal’ı tanırım. Sempatik ve görevinde titizdir. Bu abartının gözünden kaçtığını düşünüyorum. Yok, bu durumdan haberi var ve umursamıyorsa, insan ayırmak camii kapısına kadar dayandıysa, namazda protokol devam edecekse, sınıf farkı burada da gözetilecekse, yazıya söze gerek yok, batsın bu dünya.
Hedef Fidan mı?
Başbakan’ın, “Çalışma ofisimde böcek bulundu.” açıklamasının arka planı konusunda sayısız teori üretildi ama bana en mantıklı geleni gazeteci Ergün Diler’in, “Asıl hedef MİT Müsteşarı Hakan Fidan’dı” yazısı oldu. Bu yaklaşımı gerçeğe en yakın teorilerden birisi olarak görüyorum ama sürecin farklı dinamiklerle yürüdüğünü düşünüyorum. Fidan, göreve gelir gelmez İsrail hükümeti tarafından açık hedef gösterilen bir bürokrat. Ayrıca MİT’i, iç/dış tehdit olarak iki çalışma gurubuna ayırmasının da yabancı istihbarat servislerinin hoşuna gitmediğini düşünüyorum. İsrail’in, Türkiye içindeki unsurlarla beraber hareket ederek Türkiye’yi sıkıştırmaya çalışması mümkün görünüyor. İsrail’in hedefe koyduğu bir bürokrata sahip çıkmak Türkiye’nin çıkarınadır.
Gazi’ye bravo
Gazi Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği bölümünün 2 hafta önceki kitle iletişim ders konusu, “Medyada olumlu ve olumsuz sunumlar”dı. Konuşma, duraklama, vurgu, yabancı kelimeleri sıklıkla kullanma konusunda öğrencilere ders veren Gazi Üniversitesi hocaları, olumsuz örnek olarak Mehmet Ali Birand’ı, olumlu örnek olarak da Uğur Dündar’ı gösterdiler. Gazi Üniversitesi’nin dilimizi temiz kullanma noktasındaki çalışmalarını tebrik ediyorum. Bakalım bu bilimsel tezin Birand’ı normalleştirmeye katkısı olacak mı?
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır