Günümüzdeki Atatürk düşmanlıkları yürekleri dağlıyor.. Atamızın bütün eserlerine, laikliğe, çağdaşlığa, hukuka karşı yapılan pervasızca saldırılar artarak sürmekte.. Milleti üzen bu saygısızlıklar, özellikle de milli mazimizin uzun yıllarına tanıklık etmiş yaştaki insanları kahrediyor..
Günlük gazetelerin sayfaları, yapılan aymazlıkların görüntüleriyle dolu..
En son okuduğumuz şuydu: Ata’nın ebedi istirahatgahı Anıtkabirin bahçesine Çocuk Parkı yapmışlar.. Buna, başka yer mi kalmamış diye sorup, gülelim mi ağlayalım mı?
İki gün önceki haberde ise, Rize Belediyesinin, Cumhuriyet Meydanındaki Atatürk anıtı yerine Çay Bardağı koyacağını okumuş, yıkılmış, ama Atatürkçü Düşünce Derneğinin gösterdiği tepki üzerine biraz olsun moral bulmuştuk.
Fazla eskilere gitmeyip son dönem arşivlerini karıştırmaya kalkarsanız bu tür yüzlerce saygısızlık örneği ile karşılaşırsınız..Atatürk’ün at üzerindeki bir heykeli Kayseri’nin bir ilçesinde sökülüp atılmıştı.. Gazeteler, insanları delirtecek bu görüntüyü, yani Atamızın çöp konteynırının içinde yatan heykelini yayınlamışlardı..
1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamaları sırasında, Taksimdeki anıta bir teröristin APO posterini astığını, Diyarbakır’da bir grup teröristin Atatürk heykelini yakmaya kalkıştığını.. Basında Ata’nın yanık yüzünün fotoğrafının yer aldığını, bütün bu ahlaksızlıkları unutmuş değiliz..
Bu tür rezillikler bir değil, binlerce..
Atamızın bize emanet ettiği Milli Bayramlarımız, çeşitli mazeretler icat eden Devlet adamlarınca kutlanmaz oldu.. Atatürk ilke ve inkılapları unutturulmaya çalışılmakta.. Artık okullarda dersler andımız okutularak başlamıyor.. Daha neler neler, ne affedilmez saygısızlıklar..
Atatürk’e ve anıtlarına yapılan bu saygısızlıkları gördükçe, benim kafama bir çok sorular doluşuyor.. Bu saygısızlara öncelikle şunu sormak istiyorum?
“Sizler; Dünyanın pek çok ülkesinde Atatürk anıtlarının bulunduğunu.. O Devletlerin, Dünya Lideri dedikleri Atatürk’ün adını ve anılarını yaşatmak için Heykellerini yaptırıp özenle koruduklarını.. Adını meydanlarına verdiklerini bilmiyor musunuz?”
Dünyanın en doğusuna Avustralya’ya, Yeni Zelanda’ya gidin, oralardaki Atatürk anıtlarını görün, onların bu anıtlara gösterdikleri saygıya tanık olun ve utanın..
Dönüşte Hindistan’a, Bangladeş’e, Pakistan’a uğrayın oralarda da Atatürk’e aynı saygı ve sevgiyi göreceksiniz.. İsterseniz dünyanın en batısına gidin, Meksika’ya, adını bile duymadığınız ülkelere, Venezüella’ya, Küba’ya uzanın.. Oralardaki Atatürk heykellerinin altında yer alan takdir ve iftihar yazılarını okuyun.. Dönüşte Hollanda’ya uğrayın, Romanya’ya gidin.. Bükreş’te atamızın heykelin bulunduğu alanın adının Atatürk meydanı olduğunu görün.. Gidin İsrail’e, hep aynı manzaralarla karşılaşacaksınız..
Bizler, Dünyanın pek çok yerindeki Atatürk heykellerini, gözlerimiz gurur yaşlarıyla ıslanmış olarak izliyoruz. Sizler ise hangi gözle izlerseniz izleyin ama hiç olmazsa bundan ders alın..
Yeter ki gerçeği görün.. Oralarda halkın o anıtları adeta kucaklayışına tanıklık edin.. Benim spor yazarı olduğum dönemdeki Bükreş anım hala hafızamdadır.
ATATÜRK’ÜN BAŞINA ŞiŞE ATAN DOKTOR..
Bu yazdıklarım bana bir tarihi olayı daha anımsattı.. Kısaca ondan da söz edeyim..
Olayı Siz Ona Padişah Derseniz(*) isimli kitabımda, Falih Rıfkı Atay’ın Atatürkçülük Nedir?(**) isimli kitabından bir alıntı ile nakletmiştim.
Falih Rıfkı Atay anlatıyordu:
“Bilindiği üzere Atatürk içkiyi ve özellikle de rakıyı çok severdi. Hemen her akşam içki masasında dost Meclisini kurardı.. Şimdi Atatürk’ün I. Dünya Savaşı günlerine ait az bilinen bir olaydan söz edeceğim.. Bu olayı o zaman Osmanlı Ordusu subayı, sonraki yıllarda Irak Başbakanı olan Nuri Sait Paşa şöyle anlatır:
“Osmanlı Ordusunda iken Atatürk’le aynı cephede idik. Bir akşamüstü birlikte yemek yiyorduk. Sofradaki bir askerî hekimin izinli olarak İstanbul’a gideceğini söylemesi üzerine Atatürk çok kızdı;
“Ordu tifüsten kırılıp dururken nasıl olur da bir hekim İstanbul’a keyfetmeye gider? Devlet onu yetiştirmek için onbinlerce lirayı işte böyle günlerde görev başında bulunması için harcamıştır” diye başlayarak söylemediğini bırakmadı.
“Hekim de içkili olduğu için kendini kaybetti, Atatürk’ün başına şişe attı.. Mustafa Kemal’i içeriki odaya alıp yarasını temizledik, sardık. Bu defa subay olarak gittiğimde karşılıklı eski hatıralarımız arasında kendisi bu olaydan da söz açtı. «Acaba ne olmuştur o hekim?» diye sordum. Bana; bir Ordunun Sıhhiye Reisi olduğu cevabını verdi. Şaştım. Sonra «Ne büyük kâlpli adam!» derken hafifçe gözlerinin yaşardığını gördüm.
Falih Rıfkı üstad olayı böylece özetledikten sonra şöyle diyor:
“Atatürk’ün büyüklüğü yanında böyle davranışlarına verilecek sıfatı sizlere bırakıyorum.” (*)
Ben de şöyle diyorum: Acaba bu olayı şimdi anlatmasa mı idim?
Öyle ya.. Şimdilerde her şeyi amaçlarına araç olarak kullanıyorlar.. Bakarsınız, Atatürk’e çeşitli saygısızlıklar yapanlar, kalkar o doktorun Atatürk’e şişe atma olayını da kendi amaçları için çarpıtarak kullanırlar.. Mesela şöyle demeye kalkışırlar:
“Sağlığında Atanızın kafasına şişe atılmış, Atatürk bunu yapana kızmamış, affetmiş, üstelik adamı terfi bile ettirmiş.. Şimdi biz O’nun şahsına değil, sadece anıtlarına, ilkelerine falan saldırıyoruz, bu kadarcık şeye sizler niye çok kızıyorsunuz, anlayamıyoruz?” diyebilirler.
Tabii böyle diyecek cinler ortaya çıkacak olursa, onlara da, anlayacakları dilden cevabımız hazır: Çüş!!
SON DAKİKA: Bu yazımı tamamladığım sırada televizyonu açtım. Halk tv’deki haber: “Genel Kurmay karar verdi, Anıtkabir’deki oyun parkı kaldırılıyor..”
Mustafa Balbay ve Atatürkçü SÖZCÜ yazarı eski hakem Selçuk Dereli bunu anlatıyorlar.. Haydi hayırlısı.. Atatürk’e saygıda devamı gelsin.. Onları da seve seve yazalım..
EK: Selçuk Dereli’nin bu işteki çabalarını alkışlıyor, bu arada Beşiktaş-Galatasaray maçını idare eden hakem Ali Palabıyık’ın henüz büyük maçları yönetmeğe hazır olmadığı şeklindeki yorumuna da aynen katılıyorum.
(*) Siz Ona Padişah Derseniz… /Yalçın Toker- Toker Yayınları www.toker yayinları.com- Tel: 0535 3199349 ve
[email protected]
(**) Atatürkçülük Nedir?/ Falih Rıfkı Atay, Pozitif Yayınları sa: 107.