30 Mart Sendromu
Ankara’da tam bir 30 Mart sendromu yaşanıyor.
Vatandaş açısından baktığımızda, bürokratik işlemlerin önemli bölümü, 30 Mart sonrasına ertelenirken, siyaset kurumu da, tüm beklentilerini seçim akşamına öteliyor.
Başbakan’ın Köşk adaylığı, 30 Mart sonuçlarına göre şekillenecek.
Erdoğan, yüzde 40’ın birkaç puan üstünde oy alırsa, Köşk talebini yeniden diriltebilir.
Merkezde yeni bir siyasi oluşum gerçekleştirmek isteyenlerin de gözü kulağı, 30 Mart sandık sonuçlarında.
Ankara’da yapılan siyasi hesaplara göre, AK Parti, yüzde 40’ın altında oy alması halinde, yeni bir siyasi parti kurulacak.
İddiaya göre; bu partinin lideri de, Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşlarından birisinin genel başkanı olacak.
İsmi zaman zaman medyada da geçen çok tanınmış simanın, olası liderlik hesapları konusunda, devletin bazı kurumlarıyla da teması olduğu konuşuluyor.
30 Mart akşamını bekleyen bir başka kurum, iş dünyası...
Patron katlarında konuşulanlara göre; hükümete tavrını gizleyen bazı büyük holding sahipleri, iktidar partisinin yüzde 40’ın altında oy alması halinde, beraber basın toplantısı düzenleyerek, hükümeti köşeye sıkıştırma planları yapıyorlar.
30 Mart sonuçlarını belki de en sabırsızlıkla bekleyen kesim, medya dünyası...
Başta Doğan Grubu olmak üzere, 2 önemli medya kurumu, hükümete karşı izleyeceği yayın politikasını kemikleştirmek için; sabırsızlıkla seçim sonuçlarını bekliyor.
Ankara’da 30 Mart’a yönelik tansiyon o kadar yüksek ki;
Neredeyse, hastanelerde yatan ağır hastalar bile ölmek için 30 Mart akşamını bekliyor!
Bu sözler birleştirmez!
2 gün önce Tunceli mitinginde konuşan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Dersimli olmaktan gurur duyuyorum” dedi.
Hakkıdır elbette.
İnsanın doğduğu, büyüdüğü ata toprağına sahip çıkması hoş ve makul bir duygu ama Kılıçdaroğlu, şimdiye kadar manevi dünyası ve mensubiyet duyduğu özel alanlarıyla ilgili kendisine yöneltilen sorularda, yerel motiflerden ziyade, daha kuşatıcı bir duruş, sergiliyordu.
Kemal Beyin, “Dersimli olmaktan gurur duyuyorum” sözlerini radarıma almamın asıl nedeni, bu konuşmanın devamındaki kelimeleri;
Şöyle devam etti Kılıçdaroğlu;
“Tuncelili olduğunu söyleyenleri işe almıyorlar!”
İşte bu kelimeler çok tehlikeli.
Teşbihte hata olmasın;
PKK unsurlarının yıllardır dilinde sakız olan ayrımcılık söylemini, Kılıçdaroğlu gibi hümanist olduğu düşünülen bir liderin söylemesini yadırgadım.
Üstelik kısa süre önce, lideri olduğu CHP logosuna “Türkiye’nin birleştirici gücü” sloganını koymuşken.
Cemaatin Washington stratejisi
Başbakan Erdoğan’ın, Cemaat’e ait yurt dışı okullara koyduğu devlet rezervi üzerine, Cemaat, PR atağına geçiyor.
Aldığım bilgilere göre; Cemaat, 7-8 Nisan tarihleri arasında Washington’da resepsiyon yapmaya hazırlanıyor.
Kendisine yakın bir dernek aracılığı ile ABD’nin ünlü Senatör ve Temsilciler Meclisi üyelerini de bu resepsiyona çağıran Cemaat, katılımın yüksek olması için seferberlik ilan etti.
Bu çerçevede, ABD yetkilileri ile arası iyi olan tüm unsurları harekete geçiren Cemaat, hükümetin Fethullah Gülen’i, ABD’den iade isteğini bloke etmeye çalışıyor.
*Bu yazı Talat Atilla'nın Güneş Gazetesi'ndeki köşesinden alınmıştır...