ODA TV yazarı Soner Yalçın bugünkü yazısında "Polatlar ile ilgili tartışmalara katılan meslektaşlarımı şaşkınlıkla takip ediyorum, Bilginin ticarileşmesi gazetecilik mesleğini erozyona uğrattı. Reyting, tiraj, kitap satış sayısı, tık alma vs. başarının tek ölçütü oldu." ifadelerini kullandı.
İŞTE SONER YALÇIN'IN YAZISI
Dilan-Engin Polat’ın “suçunu” irdelemeyi sürdüreceğim. Ya da ismi “Rabia”, “Nevra”, “Bahar” vs. olan diğer sosyal medya fenomenlerin “suç” ana kaynağını ele alacağım. (Ki, “yanmaz kefen” gibi “maneviyat pazarlayan” müşteri odaklı hocaların bunlardan farkı yok!)
Gazeteci Sarah Chayes’in 2020’de yazdığı “Everybody Knows: Corruption in America” (Herkesin Bildiği: Amerika’da Yolsuzluk) kitabında şunu yazdı:
-Yolsuzluk, bireysel ahlâksızlık değil, çok nüfuzlu kurumlardan topluma sirayet eden istismar kültürüdür!
Polat çifti vd. hakkında ahlaki yargıda bulunanlara anlamlı yanıt bu: Suçu azmettiren kim?
Salt küresel şirketler değil, onların da beslendiği ideolojiyi görmezden gelemeyiz! “Tüketim hastalığından muzdarip” sistemin ülkeyi-toplumu-insanları nasıl yozlaştırıldığına odaklanmak gerek...
Etik sorunlar konusunda ana mesele “bataklık/ piyasa” ile uğraşmak olmalıdır. “Sivrisineği/ bireyciliği” ortaya çıkaran ana kaynak/ideolojidir! Yoksa:
“Plastik benliği” kimlik edinenlerin, trend olma arayışında bulunması suç olamaz.
Polatların “fiziksel kusuru sözde örten” tüketimi pompalayan ideolojiye odaklanmak şart… Bu tüketim ideolojisini kullanarak zenginleşenlere kimler “suç ortaklığı” yaptı? Tek suçlu “duygusal istismarcı”- “kozmetik oyuncu” Polatlar mı?
YAZININ DEVAMI İÇN TIKLAYINIZ