İSÜ Medical Park Gaziosmanpaşa Hastanesi
Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Şener Cihan,
15 Ekim Dünya Meme Sağlığı Günü nedeniyle meme sağlığı ve meme kanseri hakkında açıklamalarda bulundu.
Meme kanserinin neden olabileceğine değinen Prof. Dr. Cihan, “Meme kanserinin oluşma mekanizmasının diğer kanser türlerinden belirgin bir farkı yoktur. Kanserojenik bir etkiye maruz kalmak ya da genetik yük nedeni ile göğüsteki hücrelerin anormal ve kontrolsüz bir şekilde büyüyüp kanserli dokulara dönüşmesiyle meydana gelir” diye konuştu.
DNA YAPI TAŞINDA ANORMALLİK
Meme kanserinin başlangıcının nasıl olduğunu anlatan Prof. Dr. Şener, “Tüm kanser çeşitlerinde olduğu gibi hücre düzeyinde DNA dediğimiz yapı taşındaki anormallik nedeni ile kontrolsüz büyüme başlar. Bu büyüme zamanla memede kitle etkisi oluşturur. Hastaların çoğu memedeki kitleyi fark ederek doktora gitmektedir. Ancak kitle elle fark edilmeden daha önce meme ultrasonu ve mamografi denen tetkiklerle de tespit edilebilir” şeklinde konuştu.
RİSKİ ARTTIRAN FAKTÖRLER
Meme kanseri riskini artıran faktörlere dikkat çeken Prof. Dr. Şener, “Meme kanseri hücrelerinin çoğu kadınlık hormonu olan östrojenden beslenirler. Bu nedenle erken yaşta adet görmek, geç yaşta menopoz, hiç doğum yapmamak, 30 yaşından sonra çocuk sahibi olmak, hiç emzirmemek, obezite ve bazı hormon ilaçları gibi östrojenle ilgili konular risk faktörü olarak tanımlanır. Bunların dışında östrojenden bağımsız olarak, diğer tüm kanserler için geçerli olan genetik risk, radyasyon, sigara, alkol, kötü beslenme ve gibi risk faktörleri de sayılabilir” açıklamasında bulundu.
'HER 8 KADINDAN 1'İ MEME KANSERİ'
Meme kanserinin insanlarda en fazla görülen kanser türü olduğunu belirten Prof. Dr. Cihan, şu bilgileri paylaştı:
“Her 8 kadından 1’i meme kanserine yakalanmaktadır. Dünyada her yıl yaklaşık 2,5 milyon kadına meme kanseri tanısı konmaktadır. Bu rakam nüfusun artmasıyla her yıl değişmektedir. Ancak oransal olarak bakıldığında, meme kanserinde dramatik bir artıştan söz edemeyiz. Tarama ve bilinçlendirme faaliyetlerinin artması ile erken dönemde teşhis edilen meme kanseri sayısı artmaktadır. Bu da hem tedavide başarının hem de hastalıktan kurtulma oranlarının artması ile sonuçlanmaktadır.”
ERKEN YAŞTA RUTİN KONTROLLER AKSATILMAMALI
Meme sağlığını düzenli olarak korumak için yapılması gerekenlerden bahseden Prof. Dr. Cihan, “Meme kanserinin yüzde 90’ı çevresel yani değiştirilebilir, yüzde 10 kadarı ise genetik yani değiştirilemez nedenlerden oluşmaktadır. Genetik yükü olan bireylerin erken teşhis amacı ile erken yaşta rutin kontrollerini başlatmaları önemlidir. Sigara, alkol, obezite, düzensiz yaşam, kötü beslenme ve gereksiz östrojen içeren ilaç kullanımından uzak durmak meme sağlığı için önemli faktörlerdir. Kişinin kendi kendine meme muayenesi yapması ve rutin kontrollere katılması hayati önem taşır” ifadelerini kullandı.
''KEMOTERAPİ ALAN HASTALAR GREYFURT YEMEMELİ''
Meme sağlığında beslenmenin önemine değinen Prof. Dr. Cihan, şunları söyledi:
“Klasik Akdeniz tipi beslenme tüm kanserler için koruyucudur. Bitkisel kaynaklı besinler ve sağlıklı yağlardan (zeytinyağı gibi) oluşan besinler bu grupta tanımlanabilir. Direkt ateşle temas ettirilmiş et ürünleri, katkı maddesi kullanılmış gıdalar ve obeziteye yol açabilecek aşırı beslenme zararlıdır. Kemoterapi alan hastalar özellikle greyfurt yememelidir. Bu meyve kemoterapinin etkinliğini azaltabilmektedir. Takip dönemindeki özellikle östrojen hormonuna duyarlı tümörü olanlar, östrojenden zengin keten tohumu ve soya ürünlerini kullanmamalıdırlar.”
Meme kanserinin erken teşhis edildiğinde tamamen kür elde edilebilen kanser türlerinden biri olduğunu dile getiren Prof. Dr. Cihan, “Evre ilerledikçe tedavi zorluğu artmaktadır. Bu nedenle rutin tarama yöntemlerinin yapılması önemlidir. Ancak evre 4 hastaların bile uygun bir tedavi uygulandığında yıllarca sorunsuz yaşayabileceği unutulmamalıdır. Günümüzde artık meme kanseri tedavisindeki gelişmeler bu hastalığı da şeker, böbrek gibi kronik hastalık şekline getirmeye yöneliktir” dedi.
''AKILLI TEDAVİLER UYGULANABİLMEKTE''
Meme kanserinin tedavi yollarına ve tedavi sürecindeki psikolojik önemine de dikkat çeken Prof. Dr. Cihan, “İyi bir psikolojik durum onkoloji hastaları için en vazgeçilmez unsurlardan biridir. Özellikle depresyon gibi psikolojik bozukluk hastanın bağışıklık sistemini de bozabileceğinden; hastalığın nüks etmesinden tedavi sürecinde enfeksiyon gelişmesine kadar birçok olumsuzluğun görülmesine neden olabilir. Meme kanseri, tedavi alanında en fazla gelişme gösteren kanserlerden biridir. Meme kanserinin tiplendirmesi yapılarak en uygun tedaviler uygulanmaktadır. Uygun hastalarda immunoterapiler ve hedefe yönelik akıllı tedaviler uygulanabilmektedir. Genetik uygunluğu olan hastalar sadece bir hap ile tedavi edilebilmektedirler. Son yıllarda elde edilen gelişmelerle artık metastatik son evre hastalar bile yıllarca yaşayabilmektedir” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.