Bitmek bilmeyen kıskançlığınızı tatmin edeceksiniz diye…
“Medyada kirletilmedik isim kalmamalı” çukurluğuna teslim olup bin türlüsünü denediğiniz ama hep elinizde patlayan “Dündar’a vuralım da o da lekelensin, bizim düzlemimize gelsin” yolunda bir adım daha atalım diye…
Üzerinize örtülen Deniz feneri kara ışığının bedelini bu karanlığı aydınlatanlara ödetelim diye…
Apaçık ortada olan bir ihmalin üzerine örtü olmayın!
Aktütün köyünde aslında eğitim dört dörtlükmüş… Bir değil iki öğretmen varmış ve o öğretmenler her zaman grevlerinin başındaymış… “Mermi değil kalem tutmak istiyoruz” diyen çocuklar sırf her türlü eleştirinin üstünde olan Ak Parti hükümeti ve onun hatasız Milli Eğitim Bakanı’na kara çalmak için parayla tutulmuş… Star Haber ekibi aslında Aktütün’e haber için değil provokasyon için gitmiş… Yani Uğur Dündar olmasaymış Aktütün’de her şey güllük gülistanlıkmış…
Mış…
Öyle diyor Vakit gazetesi. Ve Vakit’in neyi ne için dediğini bildikleri için her zaman temkinli yaklaşan çok değerli haber sitelerimiz, hedefteki isme laf etmenin dayanılmaz cazibesine dayanamayıp bu sefer temkinsiz atlıyorlar haberin üstüne.
İyi…
Elindeki kurşunu gösterip kalem isteyen öğrenci kurgunun bir parçası olsun. Öğretmenin olmadığı haberi de yalan. İyi de, o olduğu söylenen ama gerçekte orada bulunmayan öğretmenin haberin yayınlanmasından sonra apar topar köye gelişindeki paniği de mi görmediniz? Çocuklarla karşılaşmalarındaki tedirginliği... Öğrencilerin hep bir ağızdan o öğretmeni tanımıyoruz demelerini… Gözlerin hikayesini okuyabilecek kadar da mı köreldiniz?
Hani hep terör konuşuyor, terörün arkasındaki sosyal dinamikleri arıyordunuz, resmi açıklamaların ötesinde bir şeylerin olduğunu söyleyip çok fena duyarlı davranıyordunuz? Bakın, hepiniz karakol basıldı derken birileri bir adım daha ileriye gidip orada bir köy, o köyde insanlar olduğunu anımsadı, hepinize anımsattı ve o insanların en temel haklarından birinin, eğitim hakkının, nasıl bir keyfilikle ellerinden alındığını gösterdi. “Olan” ancak olması gereken yerde kameralar gidene kadar “bulunmayan” öğretmen(ler) ile.
Neden bunu alıp bir adım ileriye gitmek yerine bu keyfiliğe perde oluyorsunuz? Sayın yetkililerin “o okulun öğretmeni var” zorunlu yalanlaması hangi duygularla orada tüm canlılığıyla okulların açıldığından bile habersiz olan çocukların sessiz çığlıklarından baskın geldi size? “Resmi yalanlama mekanizmasının” yıllar ve yıllar boyu devekuşu politikası sendromunun baş sebeplerden biri olduğunu yazıp çizmiştiniz oysa.
Ama olmaz değil mi? Eliniz zaten darda. Fener’in karanlık ışığı etrafınızı karartmışken, kendimizi aydınlatamıyorsanız başkalarını karartın hiç olmazsa. Şimdiye kadarki denemeleriniz başarısız olsa da, bir kez daha deneyin.
Aferin.
Bakın, Ulvi Yanardağ gibi bir ara durum malzemesi de buldunuz.
Kullanın arkadaşlar… Belki parça koparmaya çalıştığınız sert kayadan bir toz kaldırırsınız da bir süreliğine sizin karanlığınız gözden kaybolur.
Devam edin…
SABRİYE 15 Ekim 2008 Çarşamba
|
SABRİYE 13 Ekim 2008 Pazartesi
|
SABRİYE 13 Ekim 2008 Pazartesi
|
SABRİYE 2 13 Ekim 2008 Pazartesi
|
SABRİYE 1 13 Ekim 2008 Pazartesi
|