Cemal Süreya, şiiri dil işi, dilde yangınlar yaratma sanatı olarak tanımlamış, şiirde düzyazıdaki gibi bir anlamın beklenmemesi gerektiğini ifade etmiştir. Süreya, Türkçenin gücünden faydalanarak özgün bir imge kurmayı başarmıştır. Şiirlerine hayatın içindeki her nesneyi ve her an’ı aldığı gibi her sözcüğün şiire girebileceğini gösteren Cemal Süreya, çağrışımı zihinde tamamlanan imgelerle şiirlerini kurmuştur.
Peki hem Doğu edebiyatının hem de Batı edebiyatının kaynakları ile beslenen Cemal Süreya kimdir?
Cemal Süreya'nın asıl adı Cemalettin Seber'dir. 1931 yılında Erzincan'da dünyaya gelen Cemal Süreya, 1938 Dersim olayları sonrasında ailesiyle birlikte Bilecik'e sürgüne gönderilmiştir.
ANNESİNİ KÜÇÜK YAŞTA KAYBETTİ
Süreya, yedi yaşında, sürgünden altı ay sonra annesini kaybetmiştir. Usta şair onun ölümü için "küçük kalbimdeki kuş ölmüştü" der ve hayatı boyunca sevdiği her kadında annesini arar, sevdiği her kadın öbür yarısıyla annesi olur. Bu arayış "Beni öp sonra doğur beni" de doruğa ulaşır.
İlkokulun iki buçuk senesini İstanbul'da halasının yanında gizlice okumak zorunda kaldıktan sonra, olayın fark edilmesi üzerine Bilecik'e dönerek eğitimini burada tamamladı.Bilecik Ortaokulu'nu bitirerek Haydarpaşa Lisesi'ne parasız yatılı girdi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü'nü bitirdi.
Maliye Bakanlığı'nda müfettişlik, darphane müdürü, Kültür Bakanlığı'nda yayın kurulu danışma üyeliği, Orta Doğu İktisat Bankası yönetim kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Yayınevlerinde danışmanlık, ansiklopedilerde redaktörlük, çevirmenlik yaptı. Papirüs dergisini üç kez çeşitli aralıklarla çıkardı. Pazar Postası, Yeditepe, Oluşum, Türkiye Yazıları, Politika, Yeni Ulus, Aydınlık, Saçak, Yazko Somut, 2000'e Doğru gibi yayın organlarında şiir ve yazılarını yayımladı.
İlk şiiri 8 Ocak 1958'de Mülkiye dergisinde çıktı. Şiirlerindeki şekil, içerik ve anlatım özellikleri ile İkinci Yeni şiirine katıldı. Bu akımın önde gelen şairlerinden biri oldu. Bireyin iç dünyasının gizli yanlarını ironik bir söyleyişle dile getiren şair, Göçebe'de yoğun bir anlatıma yöneldi. Dil ve biçim oyunlarıyla kurulu daha sonraki şiir çizgisi giderek yalın bir düzeye erişti. Çağrışımsal öğelerle kurduğu akla dayalı şiirlerinin toplumsal eleştiri yönü ağır bastı. İnsan-toplum gerçekliğinin özel durum ve 'an'larını nükteli bir dil ile yansıttı. Geleneğe karşı olmasına karşın geleneği şiirinde en güzel kullanan şairlerden birisiydi.
Kendine özgü söyleyiş biçimi ve şaşırtıcı buluşlarıyla, zengin birikimi ile, duyarlı, çarpıcı, yoğun, diri imgeleriyle İkinci Yeni şiirinin en başarılı örneklerini vermiştir. Şahsiyetli bir şiir dili vardır. Canlı halk dilini kullanması, onu okuyucuya yaklaştırır. Üslubundaki mizah ve istihza, ona ayrı bir özellik kazandırmaktadır. 9 Ocak 1990 tarihinde İstanbul'da öldü. Ölümünden sonra adına bir şiir ödülü kondu.
ESERLERİ
Üvercinka (1958), Göçebe (1965), Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973), Sevda Sözleri (1984, Uçurumda Açan ile birlikte toplu şiirleri), Güz Bitiği (1988), Sıcak Nal (1988), Sevda Sözleri (1990, 1995, tüm şiirleri, ölümünden sonra)
ÖDÜLLERİ
1959 Yeditepe Şiir Armağanı, 1966 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü, 1988 Behçet Necatigil Şiir Ödülü
CEMAL SÜREYA'NIN ETKİLEYİCİ SÖZLERİNDEN ÖRNEKLER
Biliyorum sana giden yollar kapalı! Üstelik sende hiçbir zaman sevmedin beni. Ne kadar yakından ve arada uçurumlar, insanlar, evler aramızda duvarlar gibi.
Zaman lazım sadece, unutacaksın! Nasıl unuttuysan çocukluğunu, kırılan oyuncaklarını. Kırılan kalbini de öyle unutacaksın.
Uğraşmayı bırak artık dünle ve dünündekilerle. Bir de hep yanında olanlarla yarına bakmayı dene.
Bazen diyorum ki ne olacak söyle gitsin. Sonra diyorum söyleyince ne olacak sus bitsin.
Küçükken anneme mezarlıktan korkuyorum dediğimde “ölüden değil, diriden kork” demişti. Zamanla anladım ki annem yine haklıydı.
Öylesine sevdim ki seni, öylesine sensin ki! Kuşlar gibi cıvıldar, tattırdığın acılar.
Bir kağıda sensizlik yazdım. Yine de çok hoşuma gidiyor. Çünkü, sensizlik kelimesi bile senle başlıyor.
Cevap veriyorum zamanla her şey geçer diyen akıllılara; geçen tek şey zamandır anlayan, anlatsın anlamayanlara.
Önce sevdiğiniz terk eder sizi, ardından uykunuz. Sonra ne sevdiğiniz geri gelir ne de uykunuz.
Acı çektikçe insan olgunlaşırmış. Yalan be! İlk önce kalbin kırılır, sonra çürümeye başlarsın.
Aslında ayrılıklar değil de, gidenin sevmediği halde ‘ seviyorum ‘ demesi en çok koyuyor insana.
ÜVERCİNKA
Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı
yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye
Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil
Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için
Afrika dahil
Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Birçok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil
Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil
Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek Pasajında akşamüstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında
Afrika hariç değil