Cumhuriyetin ilanından bir saat önce Sivas Milletvekili Vasıf Karakol kürsüye çıktı.
"Arkadaşlar herhangi bir kabile serdarının, herhangi bir kabile reisinin taca mazhar olmak için kurduğu devlet değildir. İstiklalini kurtarmak isteyen hür yaşamak isteyen Türk milletinin doğrudan doğruya ruhundan doğan bir devlettir.
Vasıf Bey
Arkadaşlar ben meclis-i Alinizin timsali olduğu büyük meclisinizin ruhlarına arzu ve emellerine tercüman olarak haykırıyor ve bütün cihana ilan ediyorumki bundan sonra bu devletin şekli doğrudan doğruya cumhuriyetttir.
Vasıf bey cumhuriyetin ilanını bu sözlerle karşılamıştı. Takvim yaprakları 29 Ekim'i saatler ise 06.00'ı gösteriyordu. Herkes Ankara'dan gelecek haberi bekliyor, vekiller milletin kaderini tayin edecek elleri kaldırmaya hazırlanıyordu.
Konya milletvekili ve aynı zamanda hukukçu olan Eyüp Sabri Efendi, “Biz Gazi Paşa Hazretlerini hakem yaptık. Meclis’in, anayasayı değiştirme yetkisi apaçıktır. Hükümetimizin biçimi kesinlikle Cumhuriyet olacaktır” diye çıkıştı.
Ardından İsmet Paşa söz aldı: “Parti Başkanı’nın önerisi kabule, gereksinime kesindir. Dünya bizim bir hükümet biçimi görüştüğümüzü biliyor. Bu görüşmelerimizi bir sonuca bağlayıp açıklamamak güçsüzlüğü ve düzensizliği sürdürmekten başka bir şey değildir. Bir deneyimden söz edeyim. Avrupa siyasetçileri bu konuda beni uyardılar. Devletinizin başkanı yoktur. Şimdiki başkanınız Meclis başkanıdır. Demek ki siz ayrı bir başkan bekliyorsunuz. Avrupa düşüncesi işte budur. Oysa biz böyle düşünmüyoruz. Ulus, egemenliğine ve alın yazısına, eylemsel olarak el koymuştur. Öyleyse bunun yasal anlamını açıklamaktan neden çekiniyoruz? Cumhurbaşkanı olmadan, başbakan seçme önerisi yasadışı olur. Bunda kuşkuya yer yoktur. Başbakanın seçimini yasal ve olanaklı kılabilmek için Gazi Paşa Hazretleri’nin önerisinin yasallık kazanması gereklidir. Genel güçsüzlüğün sürdürülmesi doğru değildir. Partinin, bütün ulusa karşı yüklendiği sorumluluğun gereklerine uyarak davranmak zorunludur.”
Mustafa Kemal, Cumhuriyet'in ilanının nasıl gerçekleşeceğini arkadaşlarına tüm detayıyla o gece Çankaya’daki yemekte anlattı. Ertesi gün yapılacakları herkes not etti. Yemek sonrasında İsmet Paşa hariç misafirlerin hepsi Çankaya’dan ayrıldı. Cumhuriyet’in kuruluşuyla ilgili yasa tasarısı taslağını İsmet Paşa’yla birlikte hazırladılar. Sabah gün aydınlanana kadar bir masa etrafında Anayasa (Kanun-ı Esasi) maddelerini, yapılacak değişiklikleri tek tek belirlediler. Aynı zamanda ertesi gün Meclis’te alınacak tavır da konuşuldu. İsmet Paşa tüm bunları kaydetti.
20 Ocak 1921 tarihli Anayasa’nın devlet biçimini belirleyen maddelerinden en önemli değişiklik birinci maddede yer alacaktı: “Türkiye Devleti’nin hükümet biçimi Cumhuriyet’tir.”
Önerinin maddeleri tek tek okunarak görüşülüp kabul edildi. Hava kararmış, saatler 18.00’i gösteriyordu. Yasa tasarısı anayasa komisyonunca tutanağa bağlandı. Başkanvekili sıfatıyla İsmet Paşa kürsüden, “Anayasa komisyonu, anayasanın değiştirilmesi konusundaki tasarının ivedilikle ve hemen görüşülmesini istiyor” dedi. Meclis’te ağırlıklı çoğunluk ‘Kabul’ diye bağırdı. Sonunda birçok milletvekilinin oyuyla Anayasa’daki değişiklik kabul edilirken saatler 20.30’u gösteriyordu. 15 dakika sonra da Cumhurbaşkanı seçimi yapıldı. Yeni Cumhurbaşkanı için oylamaya katılan 158 milletvekilinin tamamının oyunu alan Ankara Milletvekili Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı seçildi.
Atatürk kürsüye çıkarak şöyle konuştu:
“Sayın arkadaşlarım, dünya çapında önemli ve olağanüstü olaylar karşısında saygıdeğer ulusumuzun gerçek öngörüş ve uyanıklığına değerli bir belge olan Anayasamızın kimi maddelerini açıklamak için özel komisyonca yüksek kurulunuza önerilen yasa tasarısının kabulü dolayısıyla Türkiye Devleti’nin gerçekten dünyaca bilinen, bilinmesi gereken niteliği, uluslararası belli adıyla adlandırıldı. Bunun doğal gereği olmak üzere, bugünden değin doğrudan doğruya Meclis’in başkanlığında da bulundurduğunuz arkadaşınıza yaptırdığınız görevi, Cumhurbaşkanı sanıyla yine bu arkadaşınıza, bu güçsüz arkadaşınıza veriyorsunuz. Bundan dolayı yüce topluluğunuza ruhumun bütün içtenliğiyle teşekkür ederim.
Baylar, yüzyıllardan beri doğuda kıyıma ve haksızlığa uğramış ulusumuz; Türk ulusu, gerçekte yaratılıştan gelen güzel niteliklerden yoksun sayılıyordu. Son yıllarda ulusumuzun eylemsel olarak gösterdiği kavrayış, anlayış, kendisi için kötü sanıda bulunanların ne denli aymaz ve ne denli incelemeden uzak, görünüşe düşkün insanlar olduğunu pek güzel kanıtladı. Ulusumuz, taşıdığı nitelikleri ve değeri, hükümetinin yeni adıyla, uygarlık dünyasına göstermede daha başarılı olacaktır.”
‘YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ’
“Gece olmuştu. Çankaya’ya gitmek üzere Meclis binasını terk ederken koridorlarda beni beklemekte olan Kemalettin Sami ve Halit Paşa’lara rastladım. Ali Fuat Paşa, Ankara’dan hareket ederken bunların Ankara’ya geldiklerini o günkü gazetede ‘Bir Uğurlama ve Bir Karşılama’ başlığı altında okumuştum. Henüz kendileriyle görüşmemiştim. Benimle konuşmak üzere geç vakte kadar orada beklediklerini anlayınca akşam yemeğine gelmelerini, Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa aracılığıyla kendilerine bildirdim. İsmet Paşa’yla Kazım Paşa’ya ve Fethi Bey’e de Çankaya’ya benimle birlikte gelmelerini söyledim. Çankaya’ya gittiğim zaman orada beni görmek üzere gelmiş bulunan Rize Milletvekili Fuat, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Bey’le karşılaştım. Onları da yemeğe alıkoydum. Yemek sırasında ‘Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz’ dedim. Hazır bulunan arkadaşlar derhal fikrime iştirak ettiler. Yemeği terk ettik. O dakikadan itibaren, nasıl hareket edileceği hakkında kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim. (...) O gece birlikte olduğumuz arkadaşlar erkenden ayrıldılar. Yalnız İsmet Paşa Çankaya’da misafirdi. Onunla yalnız kaldıktan sonra bir kanun tasarısı taslağı hazırladık.”