Türkiye'de eğitimin durumunu değerlendiren Abbas Güçlü, "Mühendis kadar işi sevgiyle yapan çırağa, kalfaya, ustaya da ihtiyaç var, veteriner kadar çobana, süt sağana, peynir yapana, tarla sürüp hasat yapana çiftçiye de" dedi.
ABBAS GÜÇLÜ'NÜN YAZISI ŞÖYLE:
Üretim için eğitim (1)
Japonya gezisinde dikkatimizi çeken pek çok ayrıntı vardı ama en ilgi çekenlerden birisi de tüccarların, politikacıların ilk 5’te yer almadığı saygınlık sıralamasının en tepesinde çiftçilerin yani üretenlerin bulunmasaydı!..
Mühendis kadar işi sevgiyle yapan çırağa, kalfaya, ustaya da ihtiyaç var, veteriner kadar çobana, süt sağana, peynir yapana, tarla sürüp hasat yapana çiftçiye de...
Kimilerine göre bu yazdıklarımız çerden, çöpten konular gibi gözükse de hep birlikte dile getirmeye, haykırmaya ve tarihe not düşmeye ısrarla devam edeceğiz...
Küresel ısınma, kuraklık, kıtlık ve açlık! Doğal afetlerin en büyüğü kapımızda ama nedense bu hiç kimsenin umurunda değil.
Özellikle de MEB’in!
Okullarının kapanmasıyla köylerde hayat durdu. Köylü de kalmadı, çiftçi de. Ata mirası tohumlar, hayvancılık, tarım yok oldu!
Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfusun çok azı kentlerde yaşarken, şimdi çok azı kırsalda yaşıyor. Cumhuriyetin ilk yarısında kendi kendine yeten bir ülkeyken şu anda pek çok ürünü ithal etmek zorunda kalıyoruz.
Cumhuriyetin en zor dönemlerinde en ücra köylerimizde okul, öğretmen, öğrenci varken şimdi çok azı bu olanağa sahip.
Binlerce yıllık isimleri bile değişti. Köydü, mahalle oldular.
O yok yıllarda yapılan, güzelim okullar, lojmanlar pek çok köyde ya bakımsızlıktan yıkıldı ya da viraneye döndü.
“Ya hep, ya hiç”çiyiz!
Bir gecede kararlar alıp, yüzlerce, binlerce yıllık geleneği yerle bir ediyoruz. Sonuçlarını enine boyuna düşünmüyoruz, tartışmıyoruz, öngöremiyoruz. Sonra da toparlayamıyoruz...
Mahalli idareler yeni bir şekil verirken, keşke geleneklerimiz, göreneklerimiz çerçevesinde hareket etseydik. En azından kırsalda yaşayanların kendi geçimlerini, kendi yiyeceklerini, içeceklerini kendilerinin karşıladıkları düzeni yok etmeseydik.
Nasıl ki okula başlayan her öğrenciyi üniversite önüne yığdıysak, köylülerimizi de üretimden düşürdük, ülkemizin sosyoekonomik değerlerini altüst oldu.
Kentte yaşayıp da köyde yakını olmayan yok gibiydi. Her türlü erzak yardımı oradan geliyordu. Yoksa üç kuruş maaşla şehirlerde yaşamak mümkün değildi...
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ