Dr. Painter, “Daha çok sel yaşayacaksınız. Altyapıya yatırım yapın. Bazı yerler ise kuraklık çekecek. Temiz su için baraj inşa edin” uyarısında bulundu.
Habertürk'ten Nalan Koçak'ın sorularını yanıtlayan Dr. Painter'in açıklamalarından bir kısım şöyle:
Türkiye’de yaşanan kuraklığın nedeni iklim değişikliği mi?
Bunu elimizdeki verilerle kesin olarak söylemek zor. Daha önce de pek çok kez kuraklık yaşandı. Ama bildiğimiz bir şey var, iklim değişikliği nedeniyle kurak dönemleriniz daha da sıcak geçiyor, sonuçta kuraklık daha şiddetli geçiyor. Sistem şöyle işliyor: Hava daha sıcak, daha fazla su buharlaşıyor ancak yağmur olarak düşmüyor. Türkiye’deki şu anki yağış durumu aslında Batı Amerika’dakine çok benziyor.
Ne anlamda?
Aslında ana su kaynağı kardır. Kar birikerek su deposu işlevi görür. Hava durumunda değişiklik yaşandığı zaman eriyerek devreye girer. Baraj mantığıyla aynı. Fakat küresel ısınmada yaşadığımız sorun şu: Yağış ne kadar sıcak bir havada düşerse, daha çok yağmur formunda yağıyor. Yani kar yerine daha çok yağmur yağıyor ve çok önemli bir su deposu kaybediliyor. Çünkü yağmur yağar yağmaz hemen akıp gidiyor, kar gibi mesela dağlarda yığılarak kalmıyor. Yağmur suyu nehirleri besliyor evet ya da barajlarda biriktiriyoruz. Ancak bir su deposu aracınızı (yani karı) kaybettiğiniz için barajların da biriktirme kapasitesi aşılıyor ve daha fazla sel vakası görülüyor. Sonuçta su kaynaklarınız azalıyor. Buna karşı “Daha çok baraj üretelim” önerisi yapılıyor fakat ABD’de baraj yapılabilecek alan neredeyse kalmadı.
Kar ayrıca nehirleri de besliyor değil mi?
Kesinlikle. Buzulların erimesiyle, altından su akmaya başlıyor ve yazları nehirleri besliyor. Nehir etrafında yaşayan insanların yaşamını sürdürmesi için çok önemli. Özellikle Orta Asya’da. Karın azalmasıyla o buzulları kaybedersek ve daha çok yağmur yağarsa, yağmurun getirdiği o suyun çoğunu baharda çoktan kaybetmiş oluruz. Şöyle düşünün, musluğu birden açarsanız suyu da depolayamadığınız zaman akar gider. Ama suyu yavaş yavaş tüm yıl boyunca akıtırsanız, hep suyunuz olur. Buzullar işte bu işe yarıyor.
Sonra ne olur?
Çok basit, buzullarını kaybetmiş bir ülkeyseniz suyunuzu kaybedersiniz ve bir süre sonra komşunuza gidersiniz su istemek için. Komşum suyu birkaç kez paylaşır ama sonra emin olun kaynaklarının tümünü vermek istemez. Amerika’daki gibi komşularınız varsa silahını çıkarır ve sizi vurur (gülüyor). Şaka bir yana böylesine bir su problemi siyasi mücadelelere hatta savaşlara neden olur. Önümüzdeki yüzyılda savaşların ana nedeni temiz su olacak.
Suyun kalitesi yani temiz olması burada asıl mesele sanırım…
Evet. İklim değişikliği sadece su kaynaklarını azaltmıyor, suyun kalitesini de düşürüyor.
Peki ya yeraltı suları?
Harika bir su kaynağı. Yerin altına süzüldüğü için filtreleniyor. Pek çok bölgede hâlâ bu kaynaklar zengin. Ancak yeraltı suyunun kaynakları neler? Kar, yağmur. Süzülen suyla yeniden yeniden ikmal ediliyor. Yağmur ve kar azaldığında yeraltı sularını kullanmaya başladığınızda, ikmal edilemediği için bu kez oradaki kaynağı da kurutmuş oluyorsunuz. Yerde çökmeler meydana geliyor, mesela yollar mahvoluyor. O kadar hassas bir sistem ki, çökme meydana geldiğinde o bölgede bir kez daha yeraltı suyu birikmiyor. Arasında krema olan bisküviler gibi düşünün. Kremayı sıyırdığınızda iki bisküvi birbirine yapışıyor, araya bir şey koyamıyorsunuz. Yeraltı da öyle. Bu en çok Ortadoğu’da meydana geliyor, sizdeki Toros Dağları’nın aşağısındaki bölgede.
Ne kadar yeraltı suyu kaldı?
Tam olarak kestirmek mümkün değil. Ama NASA olarak pek çok bölgede kuyuların kuruduğunu biliyoruz. Bunlar kurudukça daha derinini kazmak gerek. Fakat sonunda bunlar da kuruyacak. Düşünün nüfus artıyor, su azalıyor. Hiç iyi bir gelecek değil. Özellikle kurak yıllarda tarımın büyük darbe alacağının da altını çizmeliyim. Dünyada pek çok çiftçi çok zor durumda kalacak.
Önümüzdeki 100-150 yılda ne bekliyorsunuz?
Tahmin etmek kolay değil, fakat kar ve buzulları kaybettikçe yeryüzündeki beyaz alanları da kaybediyoruz. Bu alanlar güneş ışınlarını uzaya geri yansıtıyor, böylece bizi soğutuyorlar. Gelecekte olacak şu: Yeryüzü daha fazla güneş ışını emecek, sonra o infrared ışınlar atmosferde sıkışacak. Ve Dünya’da sıcaklık gittikçe artacak. Bir diğer önemli şeyden bahsettim: Temiz su kaynaklarının azalması. Dünyadaki jeopolitik güç dengeleri değişecek. İnsanlar su kaynaklarının daha fazla olduğu yerlere göçecek. Bunları duydukça battaniyenin altına girip saklanmak istiyorsun değil mi?
Sanırım… Küresel ısınmanın en büyük kaybedenleri kim olacak?
Bangladeş gibi su seviyesine yakın ülkeler. Halihazırda kurak olan ve temiz su satın alamayan ülkeler. Bunlar daha fazla hastalık görecek. Pek çok adada yaşayanlar göç etmek zorunda kalacak. Kısa vadede fakirler daha çok acı çekecek. Zengin ülkeler “Paramızla bu işi çözebiliriz” diyecek ama uzun vadede onlar da sonuçlara katlanmak zorunda kalacak.
Bu süreci döndürmek mümkün mü? Yoksa fırsatı çoktan kaçırdık mı?
İnsanlar giderse, Dünya için her şey gerçekten daha iyi olacak. Mesele dinozorlar zamanında her şey yolundaydı, ki onlar bizden çok daha uzun süre yaşadı. Burada mesela insanların varlığını nasıl sürdüreceği. Acı mı çekeceğiz, savaşacak mıyız, çocuklarımızın hastalıklardan ölümünü izleyecek miyiz? Hiçbir zaman fırsatı kaçırdık dememeliyiz. Her zaman işbirliği içerisinde yapılacak bir şeyler vardır. Hiç değilse karbon salımını azaltırsak ve buzulların erimesini yavaşlatırsak çözüm için zaman kazanırız.
Türkiye ılıman ve subtropikal iklim arasında. İklim değişikliği bölgemizi nasıl etkileyecek?
Muhteşem dağlarınız var. Atmosferdeki sirkülasyonun ortasında duruyorlar, kar rezervleri için çok uygunlar. Fakat küresel ısınma nedeniyle daha az kar daha çok yağmur alıyorlar. Ve kar, haliyle temiz su rezervleriniz azalıyor. Oysaki çok kendine has bir yağış sezonunuz var. Bunun sonucunda daha fazla sel yaşanacaktır, şehirlere ve limanlara zarar gelmemesi için altyapınıza çok yatırım yapmanız gerek. Ayrıca temiz suyunuzun olması için daha çok baraj inşa etmelisiniz. Çünkü sel, suyu kirletiyor. Bazı bölgelerde sel yaşanırken, diğerleri kuraklık çekecek. Bu da mesela daha fazla orman yangını demek.
Türkiye’nin iklimi tropikale döner mi?
Şu an atmosferdeki sirkülasyonu tam olarak bilmiyorum, kesin çıkarım yapmam doğru olmaz. Ama imkânsız değil. Mesela hiç görülmeyen yerlerde portakal, avokado yetiştirmek mümkün olacak. Fakat bazı bölgelerde de tarım çok büyük darbe alacak. Şehirlerimizi iklimin dengeli olduğu zamanlarda inşa ettik. Dünyadaki su döngüsü daha şiddetli hale geldikçe deniz suyu seviyesi artacak. Bu şehirleri çok etkileyecek. Barajlarda da sık sık taşkınlar meydana gelecek.
Bu kış Türkiye’nin pek çok yerine yeterli kar yağışı düşmedi, özellikle de İstanbul’a. Bunu da tüm bu anlattıklarınız kapsamında değerlendirebilir miyiz?
Bu kadar kısa bir zaman dilimi için konuşmak kolay değil ama mümkün tabii ki. Dediğim gibi yağış seviyeniz aynı kalsa bile, daha çoğu yağmur daha azı kar olacağı için kar rezerviniz azalacak.
Peki iklim değişikliği hava durumunda ani değişimlere neden olur mu? Çünkü geçen yıl İstanbul’da yazın ortasında kocaman dolu taneleri yağdı, pek çok araç, bina zarar gördü…
Tabii ki. Bu tür durumlar düşük ve yüksek basınç arasındaki eğimin dik olmasından kaynaklanıyor. Benzer bir şey kurak ve nemli alanlar arasında da yaşanıyor. NASA’da hazırladığımız modeller sadece iklimin değil iklimdeki değişimlerin de altüst olacağını söylüyor. Mesela hızlı ve ani hava durumu değişiklikleri…
Ya İstanbul’da hortum?
Sadece İstanbul özelinde söylemiyorum, dünyadaki su ve hava döngüsünün yoğunlaşması bu tür doğa olaylarını artıracak.
Çarpık şehirleşmenin bunda etkisi var mı?
Etkisi olabilir ama tam nedeni bu değil. Betonlaşma hava sıcaklığını artırır. Çünkü beton güneş ışığını emer. Fakat yerel olarak sıcaklığı artırır ancak o bölgede bulunan sıcağı hisseder ve sağlığı olumsuz yönde etkiler.