Bazen koltuk, gazeteciyi, kimi zaman da gazeteci, koltuğu önemli kılıyor.
Bu tanımlama, patronlar ve siyasetçiler için de geçerli.
Bakın mesela; Koltuğundan olan gazeteciler (istisnalarını siz biliyorsunuz) nasıl da gündemden düşüyorlar.
Sanki hiç yaşamadılar, sanki hiç yazmadılar…
Yoklar!
Yeni bir koltuk gelene kadar tabi…
Önüne ‘eski’ ibaresi gelen herkes bir anda hükümsüz oluyor.
Kızılay ya da Beyoğlu’nda “Beni bir tanıyan olur mu?” edasında yürümelerini gördükçe, insanın içi ‘cızz’ ediyor…
Hele eski görevleriyle ilgili televizyonda kendilerine söz düşünce, Cem Yılmaz’a taş çıkartanları bile var.
Sunucu, gelişen bir olayla ilgili telefona bağlıyor onu, o, konuşmaya başlıyor ”Efendim, ben geçmişte falan komisyonun üyesiyken, her Allah’ın günü tehdit alırdım. Birgün,…”
-Efendim konuya gelsek!..
-Tabi, tabi… Dönemin Başbakanı’na dedim ki,..”
-Efendim konu!
- Eşim bana dedi ki, değer mi canını tehlikeye atıyorsun!..”
Elbette, sunucu eski siyasetçimizi esas konuya getirmeyi başaramaz. O, tek kale maç oynar, yani kendine!
Ya eski gazeteciler!
Daha doğru deyimiyle işsiz gazeteciler!
Bir çok gazetecide, “Gazete beni taşıyamadı” inancı olduğu için, daha düne kadar çok kıymetli olan gazetesi, “Ben böyle şapşalların toplandığı bir yer görmedim” atışlarıyla delik deşik olur…
Şunu da unutmamak gerekir tabi; İşten çıkarılan gazetecilerin hepsinin az ya da çok, kırmızı çizgileri ihlal edilmiştir ve ayrılmışlardır.
Haklılık dereceleri gazeteciden gazeteciye göre değişir elbette ama, omurganın o’sundan nasip almayanları her daim görevde ve nöbettedirler…
Omurgasız, ama zeki’dirler…
her şeyin, bir süre sonra unutulacağını iyi bilirler…
Aydıntaşbaş yok mesela, Metahan Demir, ara vagonda ismini unutturmamaya çalışıyor…
Ama, Ergun Babahan Aslan gibi makamında oturmaya devam ediyor!
Hatta, bazen kükrüyor bile!
Medya’nın temel sorununu alt oyunculara yükleyip, teşhis koymak kolaycılık olur tabi…
Esas mesele; Patronaj!
Patron, daha çok para kazanmak istiyor, eskiden kazandığını da muhafaza etmek!
Buna ayak uyduracak gazeteci lazım onlara!
Gerisi hikaye!
Maalesef öyle!
YILMAZ ÖZDİL
Hürriyet Yazarı Yılmaz Özdil sık sık "yazı yazmaktan zevk almadığını" söylüyor.
Hürriyet'te yazacaksın ve yazmaktan zevk almayacaksın!
Sizin için de ilginç değil mi bu sözler?
BU sözlerin pin kodunu söyleyelim...
Özdil, başka bir grupta yönetici olmak istiyor.
Patrona sıcak mesajlar gönderiyor.
Hangisi mi?
Televizyon alan ve gazete çıkaracak olan patron!