Oynanmayan bir maç Türkiye'nin siyaset sosyolojisini revize etme potansiyeli taşıyor.
Atatürk, adeta mezarından maç iptal ettirerek toplumsal etkisini yeniden güncelledi. Bu yeni durum, siyasetin olağan akışını başka bir kavşağa doğru ilerletebilir.
Fenerbahçe ve Galatasaray arasındaki Süper Kupa maçının, Suudi Arabistan'da yaşanan Atatürk krizi sonrası iptal edilmesinden söz ediyorum elbette.
Ayrıntılara girmeye gerek yok. Biz bu işin sonucuna bakalım.
Herhalde hayatınızda bu kadar beceriksiz bir TFF başkanı görmemişsinizdir.
Durup dururken, koskoca bir ulusun istiklal savaşı önderini başka ulusun vicdanına bırakmak gibi ucube bir sonucun sorumlusu TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi oldu. En azından görünür gerçeklik böyle.
Ve bu gerçeklik, algıdan çok bir olgu haline geldi. Farklı iddiaların da farkındayım ama perde arkasında görünmeyenlerin artık hiç bir önemi yok çünkü birden fazla algı siyasetin kadrajına cuk diye oturdu.
Karar yazarı Yıldıray Oğur'un "Bir futbol maçında bile siyasetin, tarihin, ideolojik önyargıların ortaya çıktığı bir ülkenin işi hiç kolay değil" sözleri önemli bir özet içeriyor.
Diğer yandan, aldığı oyların çok üzerinde siyaseti domino etme gücüne sahip Doğu Perinçek'in "ABD emperyalizmine, Avrupa emperyalizmine, İsrail siyonizmine karşı Atatürkçü mevziide olmayanlar, Araplara karşı birden Atatürkçü kesildiler. Mustafa Kemal, Batı emperyalizmine karşı savaşın kahramanıdır ve Arap ülkelerinin ve halklarının dostudur." sözlerinin de başka bir açıdan kritik bir fotoğraf çektiğini düşünüyorum.
Velhasıl işin özü şu ki; muhalefet ya da İktidar hangi toplumsal gerçeklik işine yarıyorsa onu kullanmakta tereddüt etmiyor.
Atatürk mü?
Derhal...
Din mi?
Hemen...
İyi de ortak paydaların bu kadar iğdiş edildiği siyaset, ne kadar daha rayda kalır? Ya da ne zaman raydan çıkar? Bu kadar ısınan bir güzergâh, hararet yapar mı?
Bu soruların yanıtlarını şimdilik kenara bırakarak, son 10 günde gelişen ilginç gelişmelere göz atalım.
Milli Eğitim Bakanı atanmayan öğretmenlerimizin problemlerini çözmek yerine, tarikatlardan daha fazla oy nasıl alınabilir bu konuda demeç veriyor.
HÜDAPAR Başkanı "Federasyon ya da özerkliği tartışalım" diyor.
Bir konuyu hadi gel tartışalım demenin, o konuya sıcak bakmak olduğunu ilkokul talebesi bile anlar.
Ve hükümet sözcüsü Ömer Çelik, Suudi Arabistan'da yaşanan Atatürk krizi sonrası iptal edilen maça atfen "Gazi Mustafa Kemal Atatürk ülkemizin kurucu lideri ve ortak değeridir. Atatürk konusunda hassasiyet gösteren tüm vatandaşlarımıza teşekkür ediyoruz." diyor.
Çelik güzel konuşmuş ama Milli Eğitim Bakanı'nın sözleri ile içi rahatlayan tarikat mensuplarının, Çelik'in bu sözlerinden sonra ışıkları sabaha kadar hiç sönmemiştir!
Türk siyasetinin "hepsinden on gram, ortaya karışık olsun" söylemi, çok yapay ve seçmenleri artık rahatsız eden bir boyuta doğru hızla ilerliyor. Erdoğan'ın şahsına özel sosyolojisini çıkardığımız zaman iktidar partisi neredeyse yok hükmünde. Cumhurbaşkanı ayakta tutan ana iki omurga var.
Muhafazakârlık ve MHP'den ödünç aldığı milliyetçilik.
Sadece iktidar için değil. Türkiye genelinde muhafazakâr olgusu çok yıpratıldı. Paradan cinsellik boyutuna kadar hiç bir şey eskisi gibi değil artık.
Her şartta "Erdoğan'ın bir bildiği vardır" diyen kitle olmasa, iktidar partisi çoktan muhalefete düşmüştü.
Elbette iktidarın ayakta durmasını sağlayan ana kolonlardan birisi de, Cumhuriyet tarihinde ilk kez kurumsallaşan iletişim başkanlığı oldu. Muhalefet için de, iktidar için de durum adeta puzzle'ın dağılmış parçalarını kim toplarsa, o parti ayakta kalacak gibi.
Malum, zekâ zihin topluluğudur. Zihni dağınık olan kişi ya da kurumların zekâsından söz edilemez.
Ya zihin dağınıklığı devam ederse...
Tarihe bakmak yeterli!
Karanlık dönemlerine!