Şeyh-i Ekber ; " Bütün yollar döngüseldir "
Özellikle fususul hikem eseri ile, islam tasavvufunda bir çok şerh yazısına ve pek çok müdafaa yazısına kapı açan İbn Arabi , varoluş ve yaratıcı üzerine islam toplumlarında eşine az rastlanılan diyalektik ve eklektik bakış biçimini tasavvuf aleminin ortasına bırakmıştır.., Ki bu eser Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde sultanların başucu kitabı olmakla kalmamış, batıda da yetersizliği kanıksanmış antik yunan felsefesine de bir nevi alternatif sunmuştur.., Kuşkusuz doğduğu Endülüs topraklarında olgunluk öncesi çağında Hristiyanlar ve Yahudilerin gelenekleri ve inançları ile tanışmış ibn arabi, babasının siyasi tercihlerinden dolayı muvahhidlerin iktidar döneminde siyasi ilişkiler hususunda da fikri tecrübeler edinmiştir.. Oysa çağlar boyunca göreceğimiz gibi; keramet ve siyaset birbirlerinin alanına müdahil olması muhtemel olmayan kavramlardır..
Ancak yazının esas konusu ; İbn arabinin hiç şerh olunmamış ve ileriki zaman dilimlerinde iktidar sahiplerindeki yan etkileri hususunda görüş bildirilmemiş Mekarimul ahlak adlı eseridir.., Bu incelemede maksat , Müslüman toplumlarında bugün gözlemlediğimiz bidat cinsinden iktidarın ayrıcalık taleplerinin bilinçaltı kökenlerine ilişkin bir kapı açılmasını sağlamaktır..
Mekarimul ahlak eseri ile , avam ve havas ayrımına benzer şekilde kral ve diğerleri ayrımı oluşturmuş olan İbn arabi ; insanlarda kötü ahlaki özelliklerin bazılarının ,yönetenlerde iyi lider meziyetlerine yorulabileceğine dair görüşleri ile sorgulama alanıma takılmıştır...;
" İnsanlar hakkında hayır düşünmek , pislik ve gıybetten, hile ve aldatmadan uzak durmak iyi ahlakın özelliklerindendir. Ancak kralların her zaman bu duyguyu beslemeleri doğru olmaz. İktidar ancak düşmanlara hile yapıp tuzak kurmakla sağlamlaşır " . Eserde; açgözlülük kötü ahlaki özellikler sınıfında irdelenirken, krallar ve liderler için tam tersine malın çokluğu , gıda maddelerinin depolanması ve madenlerin el altında bulundurulması saltanatın devamına ve güçlenmesine vesiledir denilmektedir.., Bir diğer başlıkta ise kralların kendilerini övenleri ödüllendirmesi güzel bir davranış olarak yorumlanmaktadır ( Bu ise asırlar sonra danışman veya vekil seçimlerinde liderlere kötü örnek olacak bir önseme olarak dimağımda yer etmiş bir saptamadır ).
İbn arabi külliyatı ile erken eğitimi döneminde haşır neşir olmuş ve padişahlığı döneminde İbn arabinin veliahtı ve de üvey oğlu olan Sadrettin konevi ( Mevlananın da tasavvuf hocalarındandır ) nin eserlerini çoğaltmış ,şerhler yazdırmış olan Fatih sultan Mehmet , başka bir siyasal ilhama da sebebiyet vermiştir.., Kuşkusuz Osmanlı tarihinde devlet bekası uğruna kardeş katline cevaz veren fetva tartışmalarına yol açılmış olması bir yana ortada bağy ( Yönetime isyan ) suçu yokken , ihtimal üzere kardeş katli , arkasına hangi kutsal yalanı sıkıştırırsanız sıkıştırın batıl bir liyakatlanma metodudur.., Fakat bu anlayış biçimi , sonraki asırlarda tüm dünya liderlerinin başucu kitabı olacak " Hükümdar " adlı eserinde Machiavelli ye ilham olacaktır.., Machiavelli' nin ideal hükümdarı da kuşkusuz iktidar tehlikesine karşı gerektiğinde zorba olması gereken bir liderdir... Ne ilginç bir döngüselliktir diye düşünebilirsiniz ancak bugün bir çok siyasal fikrin ve tarikatın şiar edindiği " Amaç aracı meşru kılar " aforizması da machiavelli nin keşfi olmuştur.., ve Fatih sultan Mehmet han da eşine az rastlanan bir hükümdar örneğidir machiavelli için.
İbn arabi ye tekrar dönersek , Trabzon valiliği yaptığı dönemde ibn arabinin eserleri ile yoğrulan Yavuz sultan selim in, Şah ismail'i mağlup ettikten sonraki en önemli önceliği de İbn arabinin kabrini bulmak olmuştur.. Rivayete göre ( Rivayet dememin sebebi gerek İbn arabinin cenazesine katılmış olanların gerek se de Sadrettin konevi nin hatıralarında doğrulanmayan bir hikaye olmasıdır ); İbn arabi hayatının son dönemlerinde şam yakınlarında bir inziva hayatında iken ve zaman zaman halkın arasında vaaz vermekte iken günlerden bir gün toplanan ahali bazı nefsani hususlarda keyfi sonuçlarından mütevellit İbn arabi yi kızdıracak ölçüde tartışmaya girişmişler ve ibn arabi de bulunduğu bir kayanın üzerinde " Sizin taptığınız şey benim ayaklarımın altındadır " deyivermiştir... Ahali hoca efendinin bunadığı ve küfre saptığına hükmedip artık vaazlarına gitmez olmuş., öyle ki cenazesinde bulunan çok az kişi dışında defnolunan yeri kimse bilmemektedir.. Aradan geçen asırlardan sonra Yavuz sultan selim, derin araştırmalar sonucu defedilen yeri tespit etmiş ve oraya türbe ve cami yapılmasını emretmiştir.., En son vaazını verdiği yeri kazdıran Yavuz orada küpler içinde altınlar bulmuştur.., Bu arada kefeninin göğüs bölgesinde " Sin Şın'a girdiğinde kabrim bilinecek " yazısı olduğu , Sin in Selimi , Şın ın da Şamı temsil ettiği bu rivayette zikredilmiştir.. Tabii olarak yaşanıldığı söylenen bu olayların ne kadarının doğruluk arz ettiği tartışmalı olup , bir tarafta keramet ehli İbn arabi nin şahsiyeti ve diğer tarafta Yavuz selimin yeni eline geçirdiği hilafet makamının mevcudiyeti muammayı azaltmamaktadır.., Yavuz sultan selim İbn arabi nin yanlış algılanan fususul hikem görüşlerini müdafaa için Şeyh mekki ye yazdırdığı tasavvufi savunma da irdelenmesi yararlı bir eserdir...
Ezcümle ; İbn Arabinin söylediği gibi " En doğrusunu Allah bilir ", Benim görüşüme göre ; Resul ve nebilere verilmemiş olan hatasızlık durumunun velilere verilmiş olması muhtemel değildir..., Dünyevi tartışmalarda sonuca varılmayan bir çok problemin ahirette cevabının taraflara verileceği ise Allah'ın hükmüdür... İşte bu minvalde bir din alimini hatasızlaştırmak eylemi ile gizli ve de aşikar şirke fark edilmeden geçilebileceği uyarısını hiçe saymış oluruz.., Tarihte felsefe, varoluş üzerine cevaplar aramanın metodolojisini işlerken içten içe metafizik yoluyla cevap anahtarını aramanın yoluna düşmüştür.., Hayatının son yıllarında ebced hesabına tekrardan merak saran ibn arabi de , mutasavvıflar arasında istisna teşkil etmemektedir...( İspanya sınırları içerisinde 30 lu yaşlarında İbn arabi nin Yahudilerin kabalası ve ebced hesabı üzerine kafa yorduğu söylenmekte olup , buradan bazı kehanetler ürettiği ve de 300 küsür sene sonra Nostradamus un bu hesap sistemine tekrardan ulaştığı yönündeki rivayetler tamamen kollektif hayalgücü ürünüdür... )