CAMİ-İ ŞERİFİ”
23 Temmuz 2020 Perşembe günü “Ayasofya-i kebir cami-i şerifi “ tabelasının asıldığı bugün 86 yıllık esaret altına alınan Ayasofya camiinin aslında iade-i itibarının cümle cihana haykırıldığı ve ilan edildiği gündür. 24 Temmuzun Lozan anlaşmasının yıl dönümüne denk gelmesi aslında manidar değil tamamen doğru zamanlı bir mesajdır. Dile kolay 86 yıl mühürlenip müzeye çevrilmiş, peki ne için? Ve ne uğruna? Bu karar verilirken pardon bu taviz verilirken karşılık olarak ne alındı? Kimler bu işin kaymağını yedi? Onca itirazlar neden dikkate alınmadı? Gibi deli sorularda aklımda geçmiyor değil. Üstelik o zamanki âlimlerin ve halkın bunu yapamazsınız demesine rağmen. Fatih Sultan Mehmet Hanın kılıç hakkı tapulu mülkü olan ve de vakfiyesine rağmen. Bu neyin cesareti ve de cüretiydi? 1934 yıllarda İstanbul’a 10 milyon turist mi geliyordu? İstanbul’da müze sorunumu vardı? Aslında o kadar çok soru var ki bu konuda yanıt bekleyen belki yıllar sonra bu soruların cevabını da dünya gözüyle işitir ve öğreniriz. Allah nasip eder de yarın çok kutlu bir günün sabahına uyanacak olursak yapacağımız ilk şey bugünün anlamını ve kıymetini neslimiz olan evlatlarımız çocuklar ve gençlerimize anlatmaktan ziyade oraya götürüp biz müminlerin bayramı olan Cuma namazını Ayasofya’nın bir kenar ucu dahi olsa bulduğumuz en ufacık safta eda ettirerek büyük bir tarihe ve buluşmaya tanık ettirmek olmalıdır. Bana kalsa esaret olduğu 86 yılın her bir senesi için sala vakti 86 pare top atışı yapmak bile cümle cihana tüm İslam alemi adına verilecek en büyük mesajdır. Aslında hüznümüz çoktur bir tarafta ilk mescidimiz mescidi aksanın “Siyonist terör örgütü İsrail” in zulmünde olması diğer tarafta Kâbe-i Şerifin “Suudi” zulmünde olması içimizi kanatsa da Ayasofya Cami-i Şerif kararı bizi millet olarak devlet olarak Müslüman olarak daha güçlü ve diri kılmıştır bu konuda. Osmanlı Devletimizin her sancak diktiği coğrafyada ve topraklarda ecdada ait tüm eserler sistemli bir şekilde yok edilerek adeta Osmanlı tarihten imparatorluk ve eserleriyle silinmeye çalışılırken işte bu Ayasofya Cami-i Şerif kararı buna dur demiştir. Yani bizi tarihten silemez yok edemez asla dize getiremezsiniz haykırışıdır. Tüm coğrafyalarda bu karar tüm müminleri ve mazlum milletleri sevindirmiş ve umutlandırmıştır. Büyük Türkiye’nin masaya yumruğunu vurduğu Osmanlı ruhunun yeniden küllerinden dirilip can bulduğu bir karardır. 86 yıldır bize ve Ayasofya’ya yaşatılan zulüm artık son bulacak ve büyük sabır ve hasretle beklediğimiz o büyük kavuşma Cuma günü tüm dünyanın ve tarihin tanıklığında gerçekleşecektir. Artık dünyada tıpkı ecdat Osmanlı İmparatorluğumuz gibi hiçbir mazlum Müslümana kendini yalnız hissettirmeyen tüm müminlerin hamisi büyük Türkiye Cumhuriyeti devletimiz var hamdolsun...
İKİ CÜMLE KÖŞESİ…
86 yıl boyunca bu anı yaşamadan onca büyüklerimiz ebediyete göçüp gitti. Onlar ki ne mücadeleler verdiler Ayasofya’nın zincirleri kırılsın diye. Bu Cuma vakti onlar için edilecek her dua ve tekbirler onların ruhlarına ulaşacak ve onlarında bu kutlu müjdeden haberleri olmasına vesile olacaktır. Allah onlardan binlerce kez razı olsun onların bu dik duruşları ve mücadeleleri sayesinde içimiz daima umutla doldu ve asla davamızdan dönmedik duruşumuzdan kopmadık. Bu gün bu zincirlerin kırılması ve esaretin son bulmasının en büyük emektarları kahramanları aslında onlardır. Onların hakları üzerimizde var Ayasofya’nın üzerinde var tıpkı Ayasofya’nın da onlar ve bizlerin üzerinde olan hakları gibi. Yarın aslında en büyük “helalleşmedir” bizim için, onlar için, Ayasofya için… Varsa hakkım helâl olsun helâl olsun helâl olsun…