Turktime
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Erdoğan; Paralel Hiyerarşi İstemiyorum!
Talat Atilla
YAZARLAR
18 Haziran 2012 Pazartesi

Erdoğan; Paralel Hiyerarşi İstemiyorum!

 

Erdoğan; Paralel Hiyerarşi İstemiyorum!

 

Cemaat ve hükümet arasındaki fikir ayrılığı ilk kez İsrail’in Mavi Marmara katliamıyla ete kemiğe büründü.

Başbakan Erdoğan’ın, “One minute” diyerek rest çektiği İsrail yönetimine, Fethullah Gülen, “Filistin’e gidecek gemi İsrail’den izin almalıydı.” diyerek hükümetle arasına ince bir çizgi çekti. Fethullah Gülen’in bu tavrı hükümetle cemaat arasında sisli bir alan meydana getirse de, aynı ruh ikliminde nefes aldıkları için bu problem halının altına süpürüldü.

Cemaat hükümeti, hükümet de cemaati desteklemeye devam etti. Kırılma noktası, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılması oldu. Erdoğan’ın bu olayı ilk öğrendiğinde, yakın çevresine, “Hedef benim.” şeklinde yorum yaptığı söyleniyor.

Hatırlarsınız; kısa süre önce de, bir televizyonda, “Gelin, beni alın!” diyerek Hakan Fidan olayını unutmadığının altını kalınca çizdi.

Fidan’ın ifadeye çağrılmasından sonra bürokraside Cemaate yakın oldukları öne sürülen birçok kamu görevlisi sessiz-sedasız pasifleştirildi.

Cemaat bu olaylar karşısındaki rahatsızlığını temkinli bir dille ifade etmekle yetindi. Konu, Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasına gelince, Cemaat itirazını daha yüksek perdeden dillendirdiği gibi, kamuoyunda Cemaat’in sözcüsü olarak kabul edilen isimler, hükümete nezaket üslubuyla da olsa, “Diplomatik bir nota” verdi. Başbakan’ın bu notaya yanıtı, bazıları kamuoyunda Cemaat’e yakın olduğu varsayılan 2 bin 335 savcı ve hakimin yerlerinin değiştirilmesi için siyasi iradesini açıkça koymak şeklinde gerçekleşti.

Yazıyı kaleme almadan önce hükümete ve cemaate yakın isimlere asıl problemin ne olduğunu sordum.

Cemaate yakın kanat, “Hükümet bizim desteğimizle önce iktidar, sonra da muktedir oldu. Hükümette bizi kazanılmış hak,  karşımızdakileri de kazanılması gerekenler olarak görme eğilimi var. Bu yaklaşım hükümete de bize de zarar verir.” derken, hükümet cenahı, “Başbakan kesinlikle paralel hiyerarşi istemiyor.” yanıtını verdi.

 

AKP’de üç grup var!

 

AK PARTİ’de son dönemde üç grup ortaya çıkmaya başladı. Gruplaşmanın temelinde 2014 hesaplamaları ve 3 dönem seçilme kuralı yatıyor:

Erdoğancılar: Bu grubun başını Binali Yıldırım, Yalçın Akdoğan, Bekir Bozdağ ve Nurettin Canikli çekiyor. Dört isim partinin bütün kademelerine hakim olmaya ve farklı görüşte bir ses çıkmaması için çaba sarf ediyor. Cumhurbaşkanının görev süresiyle ilgili 7 artı 5 düzenlemesine “Anayasaya aykırı” şeklinde sert tepki koyan ve Gül cephesine yüklenen de Bozdağ ve Canikli’ydi. Erdoğan son dönemde bütün kritik konuları bu üç isim üzerinden çözmeye çalışıyor.

Gülcüler: Bu grubun başını Beşir Atalay, Ömer Dinçer ve Taner Yıldız çekiyor. Erdoğan’ın fazla şahin olduğunu düşünen bu grup, 2014 sonrası başka türlü yoğurt yiyen bir AKP kadrosu gerektiğine inanıyor.

Bağımsızlar: Bülent Arınç, Cemil Çiçek ve Ertuğrul Günay gibi isimlerin bulunduğu bu gurup, Erdoğan&Gül isimlerine endekslenilmesinden rahatsız. Lider odaklı değil çoğulcu, her konunun parti içinde tartışılıp karara bağlandığı bir yapı istiyor.

Üç dönem kuralının işletilip işletilmemesi bu üç ekibin temel tartışma noktası.

Özellikle Gülcüler bu kuralın işletilmesinden yana. Erdoğan’ın “bizde koltuk hırsı olmaz” açıklamasına Gül’den gelen “Bir daha aday olup olmama konusu için daha çok zaman var bakarız, konuşuruz.” cevabı, kimsenin hamle üstünlüğünü kaybetmek istemediğinin açık göstergesi…

 

Ne oldu?

 

3 ay önce bu köşede, Fethullah Gülen’in yakın çevresine, “Ölürsem beni burada bırakmayın. Türkiye’ye gömün.” şeklinde vasiyet ettiğini yazmıştım.

Bu yazımdan sonra, “Yanında mıydın? Nereden biliyorsun?” sözleriyle başlayan, küfürle biten birçok yorum aldım. Fethullah Gülen 4-5 gün önce yaptığı açıklamada, “Beni Türkiye’ye annemin ayak ucuna gömün.” diyerek, vasiyetinin bu olduğunu açıkladı.

Beni yalan yazmakla itham ederek hakaret edenler umarım utanmışlardır!

 

Yanıtı çabuk geldi!

 

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, geçen hafta Bakanlar Kurulu sonrası yaptığı açıklamada, Özel Yetkili Mahkemeler’le ilgili soruya ilginç bir yanıt verdi.

Arınç, bu konuda bir çalışma olmadığını söyledi ama asıl dikkat çeken başka bir cümlesiydi:

Medyada görüşlerini ifade edenler kendi kişisel düşüncelerini ifade ediyorlar. Sayın Başbakanımız da, bazı bakan arkadaşlarımız da!”

Başbakan, bu konuda bir çalışma olduğunu ATV’de katıldığı canlı yayında ifade etmişti ve Başbakan sıfatını taşıyan birinin sözlerinin kişisel görüş olup olamayacağı üzerinde tartışmalar sürdü.

Erdoğan’ın Arınç’tan rövanş alması uzun sürmedi.

Üstelik aynı yöntemle…

Arınç, yine aynı medya grubunun A Haber televizyonunda “Silah bırakılması halinde ev hapsi konuşulabilir.” demişti. Bu cümle Tayyip Erdoğan’a soruldu.

Cevap şöyle oldu:

Bu konu bizim oturup konuştuğumuz bir konu değil. Sayın Arınç’ın şahsi görüşüdür!”

 

*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 OWLEYE
 25 Haziran 2012 Pazartesi 16:56
Yani siyaset ve tarikat ilişkileri tarihte mevcuttur..Abd başkanlarının bazıları da moon,mormon,scientolıji tarikatlarında anane beslemişlerdir..Sonuçta demokrasinin vazgeçilmezi denilen sivil toplum kuruluşları yeter disipline sahip olmadıklarından boşluğu dini cemaatlar doldurmaktadır..Her ne kadar bizdeki şark kurnazlığı içtepileri kolay törpülenemese de insanlar şahsi çıkarlarının üzerinde ulvi birliktelikler için kodlanmaya meyilli yaratıklardır..
 OWLEYE
 25 Haziran 2012 Pazartesi 16:47
1539 da ıgnatus loyola nın meşalesini yaktığı Cizvit ( Jesuite ) tarikatı, 1773 e gelindiğinde avrupa ve 4 kıtada 800 kolaej ve 15 bin öğretici,23 bin cizvit papazı kadrosuna sahipti ve avrupanın katolik kralları sadece cizvit papazlarına günah çıkarırdı..Dönemin papalık makamı hoşgörü adına budizm,brahmanizm ve çindeki çok tanrılı yapılanmalara müsmaha gösteren cizvitleri lavetmiştir..Örneğin Saint joseph bir cizvit okulu olup hatırladığım kadarıyla ahmet altan da burada yüksek lisans yapmıştır
 OWLEYE
 21 Haziran 2012 Perşembe 01:00
Vizyon ülkesi haline geldiğimiz söylense de en tepedeki kişi görev süresinden bihaber 4 yıl görev sürmüş bulunmaktadır..Bu durum mantıksal bir dizge ile açıklanabilir birilerince..Ben komedi ile trajedinin ortasında beklemeyi sevmediğimden dolayı muz cumhuriyeti yakıştırması yapmayı uygun görmemekteyim..Halen doğru soruları sorabilen yazar,siyasetçi ve muhabir özlemimizin devamını seyretmekteyiz...
 OWLEYE
 21 Haziran 2012 Perşembe 00:55
Hastalık durumu insanoğlu için kendi mukadderatı üzerine düşünme fırsatıdır..Dini bakışda belki de yazgısal sınamadır..İlginçdir ki;başbakanın hastalık durumu kendisinden çok siyasal aile efradında kırılmalara yol açmış gözükmektedir..Birbirine tezat demeçler ve peşi sıra alelacele düzeltmeler..,ağzın damak bölümüne yapışmış baklalar ve vesair durumlar görünürde neye yorulmalıdır bilemem..Ama görünmeyen yüzünde açığa çıkmayı bekleyen serzenişler , ihanetler beklenmesi imkansız sonuçlar değildir
 Misafir
 19 Haziran 2012 Salı 22:06
14:32 den REKLAMLAR......14:32 ' -arkadaşlar ben sizin AKPSELL YAĞLAMA TEMSİLCİNİZİM ,TÜRKTİME DAN YARDIRIYORSUNUZ YAĞLAMA CÜMLELERİNİZİ ,BENDE EN İYİLERİNİ SEÇİP ONLARI (LİKE )LIYORUM......en iyi yağlama cümlesini yazanada bir GAMYON makarna ,bulgur HEDİYE EDİİYORUM!!!!......HEY gençççç İTİATKAR genççççç UNUTMA kampanyanın ismi BİATÇI ŞİRİN !!!!!!!......yazın gariiii
 Misafir
 19 Haziran 2012 Salı 14:34
Türkiyede cumhurbaşkanlığı için iki tane kuvvetli aday varsa ikisi de Ak partiden ,muhalefetin kendisine sorması gerektiği soru bu olmalıdır.İki adayın çekişmesi üstüne siyaset yapmak yerine niçin kendi adaylarını koyamadıklarının muhasebesini yapsınlar.Elbette Millet için hem zor bir hem de kıvanç duyulacak bir karar olacak...
 Misafir
 19 Haziran 2012 Salı 14:32
Ak partide tartışma ve çekişme olmaz.Ak partideki tartışma ve çekişme alt kademeler de olabilir.Net bir ifadeyle "Bizde koltuk hırsı olmaz" ötesi boş kelamdır.Ayrılıklar zahirdedir yoksa gönüller birdir.Halkın Erdoğan'a biçtiği makam gönüllerinin baştacıdır.
 Misafir
 19 Haziran 2012 Salı 14:27
Bağımsızlar listesindeki Ertuğrul Günay'ın Ak parti nezdinde hatta halk nezdinde bir karşılığı olduğunu düşünmüyorum.Cemil Çiçek Akil adam ve devlet adamlığı kontenjanından kendisine her zaman yer bulabilir.Bulent Arınç ise vicdan ve Abi kontenjanından kendine yer bulur.Açıkçası bağımsızlar diye bir guruba ve başını bu isimlerin çektiği bir oluşuma inanmıyorum.
 Misafir
 19 Haziran 2012 Salı 14:23
Ak parti cemaatin desteğiyle iktidar olmadı.Bu ifade kendini kaf dağında görmek demektir .O zaman CHP veya MHP ye destek verin iktidar olsunlar.Ak parti önce iktidar oldu sonra müktedir oldu kısmı ise doğrudur.Ak partiye oy verenlerin beklentisi ise iktidar olsun muktedir olsun ama hizmetkar olsun çünkü geçmişte bu söylemle oy toplamıştı.Söz konusu tartışmaya gelince iktidar paylaşma kabul etmez.Bu konuda sonuna kadar Başbakanı destekliyorum.
 Misafir
 19 Haziran 2012 Salı 13:51
yanlış bir yorum TALAT bey..beşir atalay ne gülcü nede erdoğancı...gülde ,erdoğanda atalaycıdır....iyi irdeleyin görreceksiniz....acı ama gerçek
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Turktime uygulamasını indirin, günün gelişmeleri cebinize gelsin.
Google Play
App Store
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime