İçindeki öykü ağıtlarla bitmiştir..
İstenmemek, başucunda okunan masallarındır. Ağlayarak geçirilen hamilelik öyküsü, ilişkilerinin temel atma törenidir. Bilirsin ki, hiç başlamayan bir bitiş doğumundur. Koşulsuz sevgiyle konan öpücükler yerine, gözbebeklerine değmeyen gözlerin soğuğunu duyumsarsın.
Manipülasyonların kucağındasındır..
Bir dünyaya gelişin suçluluğu, kanındır ve canındır. Suçlusundur, bebekler gibi acıkıyorsundur. Suçlusundur, uykunu alamayınca huzursuzlanman vardır. Ek gıdaya geçmekte her bebek gibi zorlanıyorsundur ama sen suçlusundur.
Hiç ayırt etmeden “evet” demeyi bilmek zorundasındır..
Önüne konan yemek yerine başka yemek isteme şansın yoktur. Maalesef sana iştahsızlık atfedilir ve büyümeyi bilmiyorsundur. Bağırıldığında, karşılık verirsen asisindir ve susmalısındır.
“Sevilir miyim” umudu hiç bitmez..
Orada bir yerlerde kırıntılar ararsın. Bir hafif gülümseme yakalasan, yetinirsin. Görevlerini yerine getirirsin ki, kızılmayacak konuma geçip rahatlayasın. Ayak altında fazla dolaşmadan geceyi tamamlayıp yatağına yatmak başarındır. Takdir edileceğinden değil, sinirli bir tavra maruz kalmayacağından memnuniyet duyarsın. Şükür ki, yastığa başını sağ salim koyarsın.
Terk edilme korkusu, ilişkilerinin örümcek ağıdır..
Bir arkadaşına yakınlaşabilmek için adeta incecik ipliklerle titiz bir çalışma sonucu aranızda ağlar örersin. Fakat korku seni o kadar hassas yapar ki, bir düşüncesiz yaklaşımın üflemesiyle arkadaşınla ağların uçar.
Her seferinde tekrar eder mi bu örüntü?
Evet, eder. Bir bağımlılık geliştirirsin, onay ararsın. Karşındaki seni bırakmasın diye emek verirsin. Reddedilme veya yalnız kalma korkusuyla, sağlıksız ilişkilere tutunursun. Sonra bir ufak esintiye kapılıp aniden ondan kaçarsın.
Acıyacak yerin yoktur, tahribatın ile acınacak haldesindir..
“Aman! Sus da halini kimse bilmesin” diye güçlü bir görüntü verirsin. Hata yapmaya hak tanınmayan o koca bebeklik ve çocukluk yılların, azıcık kanatıldığında kaçarsın. Çünkü sadece ayakta dimdik duran, başkasına iyi görünen pozisyonda kalmayı bilirsin. Hiç hatanın affedilebileceğini, hoş görüleceğini ve sana şefkat gösterileceğini öğrenmemişsindir.
Özür dilerim, yarana tuz bastım…
Yaranı duyumsamasaydın, yine aynı örüntülerde kıvranacaktın. Sesini duyuramayan çığlıklarının sesini açtım, özür dilerim. Her insan gibi değerlisin, sevilmeye layıksın. Her insan gibi hata yapma hakkına sahipsin. Olduğun halinle, kendin gibi özelsin ve yeterlisin.
Sen kendini terk etme..
Bu kutsal yaratılış ile seni onurlandıran Zat’a şükür ki, seni böyle sevdi ve böyle yarattı. Şimdi kendine iyi gelen ne varsa düğmelere bas. Bir gününü boş yere kaçırma. Bir gün daha kendini sensiz bırakma.
Hadi, bakalım. Kendimize ikramlarda bulunarak süslediğimiz günleri görelim. HEPİMİZ HAK EDİYORUZ.
Kocaman, içten ve candan öpücüklerimi gönderiyorum…