Turktime
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
CORONA VİRÜSÜNE KARŞI “DUA İLE MÜCADELE” ÇOK MU SAÇMA?
Adnan Küçük
YAZARLAR
1 Nisan 2020 Çarşamba

CORONA VİRÜSÜNE KARŞI “DUA İLE MÜCADELE” ÇOK MU SAÇMA?

 

 

27 Aralık 2019 günü Çin’in Vuhan şehrinde ilk kez tespit edilen corona virüsü, kısa sürede bütün dünyaya yayıldı. Özellikle Batılı ülkeler başlangıçta bu virüsü ciddiye almadılar. Hatta İngiltere’de “sürü bağışıklığı” politikası ile bu salgının atlatılacağı en yetkili kişiler tarafından duyuruldu. Sonra onlar da temel politikalarını değiştirmek zorunda kaldılar.

Türkiye’de ilk corona vakasına 11 Mart 2020 günü rastlandı. Bu virüs sebebiyle ilk ölüm 17 Mart 2020 günü meydana geldi. An itibariyle corona vakası sayısı 13.531, vefat eden sayısı 214’tür. Başta İtalya olmak üzere birçok gelişmiş ülkede, bu virüsle alakalı mücadelede ciddi manada zorlanılmaktadır. Bazı gelişmiş ülkelerde, corona ile mücadelede sağlık sistemlerinin çökmenin eşiğine geldiği görülmektedir. Bu virüs salgınının ne zaman ortadan kalkacağı şimdiden kestirilemediği gibi, milyonların ölebileceği ihtimali de belirtiliyor.

Türkiye’de ve bazı Batılı ülkelerde, corona virüsünün def edilmesi için, dualar yapılıyor, Kur’an ve ezanlar okunuyor, salalar veriliyor. İlk defa Almanya’da, İtalya’da, 500 yıl sonra İspanya’da Ezan sesli olarak okunuyor. İtalya’da geniş meydanlarda Müslüman’lar namaz kılıyorlar, bazı İtalyan’lar da onlara tabi oluyorlar. Hatta İsviçre ve Belçika’da ezan sesi Kilise’lerden yükseliyor. Japon’daki Üniversitelerden birinin müzik korosu ekibi “Hasbi Rabbi Cellallah (Celil olan Allah benim rabbimdir)” ilahisini söylüyor. ABD’de bazı eyaletlerde sağlık sistemi çökme ve malzemeler tükenme noktasına geldiği için, doktorlar, çaresizlik içinde “ölümleri durdurmak için, Allah’tan ve Yüce İsa’dan başka sığınacağımız hiçbir merci yok. Ey Allah’ım bizlere yardım et, hasta olanları iyileştirmek için sana yalvarıyoruz” diye dua ediyorlar. Bir Vatikan Rahibi, helikopterle İtalya’nın üzerinde uçarak, haç gösterip dua okuyor. Ülkemizde de günlerdir bütün camilerde, gece belli saatten sonra minarelerden salalar okunuyor, dualar yapılıyor, yapılan bu duaları, evlerinde, pencerelerde, balkonlarda işitenlerden âmin sadaları yükseliyor.

Özellikle Türkiye’de, corona virüsünün önlenmesi tedbirleri kapsamında camilerin namaza kapatılması, Cuma namazlarının kılınamaması, Müslüman’larda çok derin üzüntülere, hüzünlere sebep oldu. Bu üzüntü, hüzün onları, yoğun bir şekilde dua ve yakarışlara sevk etti.

Diğer yandan, sokaklara çıkıp banklarda oturan, esasen hükümetin almış olduğu önlemler gereği sokağa çıkmamaları gereken bazı vatandaşların, “Allah kerimdir, biz Müslüman’lar günde 5 kere abdest alıp namaz kılıyoruz, bu sebeple bu habis virüs bizlere bulaşmaz; Allah bizi korur” şeklindeki bahanelerle, devletin, özellikle 65 yaş üzeri kişilerin “evde kalmalarını” öngören önlemlerine riayet etmedikleri görülmektedir.

Bir metre mesafe kuralına uymadıkları, birbirlerinin yüzlerine hapşırıp öksürdükleri, tokalaşıp öpüştükleri, kucaklaşıp samimi görüntüler verdikleri halde, sırf günde 5 kere abdest aldıkları ve namaz kıldıkları için, birisinde var olan corona virüsü bu kişilere bulaşmaz mı?

Bu soruya verilmesi gerekli cevap konusuna ek olarak bir de, meselenin DUA yönü var. Devlet tarafından bu virüsün yayılmasının önlenmesi için öngörülen önlemlerin hiçbirine uymaksızın, sırf Allah’a DUA ettikleri için, corona virüsü bu kişilere kesinlikle bulaşmaz, ona zarar vermez mi? Bu virüsten korunmak için sadece Allah’a DUA’nın yapılması kâfimidir?

Bu mevzu ile alakalı bir diğer önemli konu da, Yüce Allah’a yapılan duaların, corona virüsü salgınının ortadan kalkması üzerinde herhangi bir etkisi var mıdır; yoksa bütün insanlar, duaya itibar etmeksizin, sadece bilimsel çalışmalara mı yoğunlaşmalıdır?

Bazı çevreler, değişik ülkelerde ve Türkiye’de yapılan bu dua meselesine ciddi takıntı yapmışlar ve diğer Batılı ülkelerde yapılanları görmezden gelerek, ülkemizde yapılan duaları aşağılamak için şunları söylüyorlar:

“Akşamları camilerden okunan ve herkesin duymak zorunda olduğu salalar, dualar sinir bozucu hale geldi!”.

“İşimiz duaya kaldı!”,

“Duayı bırak bilime sarıl!”,

“Dua kurtarmaz!”. 

“Corona virüsünün, kilise, şapel, cami, mescit, sinagog, havra, cemevi ayırmadığı ve virüsle dua ile mücadele edilemeyeceği görüldü”.

Burada öncelikle İslâm Dini’nin, salgın hastalıklara yaklaşımına temas edeceğim.

Hz. Muhammed, veba konusunda karantinaya dikkat çeken şu hadis-i şerif-i zikreder: “Bir yerde veba çıktığını duyarsanız oraya girmeyin, bulunduğunuz yerde veba çıkarsa o bölgeden ayrılmayın”.

Bu hadis-i şeriften çıkan mana şudur: “Mü’min ya da inanmayan, günahkâr ya da sahabe olsun, herkes, salgına karşı önlemini almak zorundadır. Çünkü depremler, sel felaketleri, kıtlık, salgın hastalık gibi musibetler umumîdir, dine, inanca bakmaz, kime denk gelirse, musibetten etkilenir. Salgın hastalık esnasında, inanmayanlar ölüyorsa, aynı hastalığa yakalanan Müslüman’lar da ölür”. Mesela, Halife Hz. Ömer (RA) döneminde, 639 yılında, Müslüman’ların yaşadığı Suriye bölgesinde meydana gelen Amvas veba salgınında, 20 binden fazla insan öldü ve bu esnada bazı sahabelerin ileri gelenlerinden vefat edenler de oldu.

Bundan bir Müslüman’ın çıkaracağı netice şudur: “Salgın (pandemi) hastalık ortaya çıktığında, herkes gibi Müslüman’ların da salgın hastalığın önlenmesine yönelik önlemlere öncelikle uygun davranmaları gerekir”. “Allah kerimdir, bir Müslüman olarak bu salgın hastalık bana zarar vermez” demek, İslâm Peygamberi’nin bu hadis-i şerifi ve tarihteki fiilî pratiklerle bağdaşmaz.

O zaman, inanan ya da inanmayan bütün vatandaşlarımızın, gerek “evde kal” şeklinde olsun, gerekse diğer uyarılara harfiyen riayet etmeleri, hadis-i şerifin emri gereğidir.

Gelelim dua meselesine. Burada meselenin iki veçhesi mevcuttur.

Birincisi salgının sona erdirilmesi için gerekli tedavilerin, aşı ya da ilaçların bulunması için gerekli araştırmaların yapılmasıdır. Bu, din adamlarının değil, bilim adamlarının işidir. Yani, hiçbir inanan kişi, coronavirüse karşı aşı ya da ilacın bulunması konusunda Tillo evliyaları”ndan bir şey beklemez. Bekleyenler de saçmalamış olur.

Dua, dinlerin birçoğunda var olan bir uygulamadır. Bu vesileyle, dua sadece İslam Dinine mahsus bir kul-Allah ilişkisi değildir. Sadece İslam Dininde insanlar Allah’a yakarmaz; Hıristiyanlıkta da, Yahudilikte de, hatta ilahi temelli olmayan dinlerin bir kısmında da bir dua ve yakarış uygulaması söz konusudur.

Dua, “inanan insanların, Allah’a, acziyetlerini ve muhtaçlıklarını bildirme, acziyet ve muhtaçlıklarına binaen bazı taleplerde bulunma yönündeki beyanları”dır. Kişi, dua ile Allah’tan bir şeyler ister. Bazen sadece kendisi, bazen diğer kişiler, bazen de bütün Müslüman’lar ya da insanlar için ister. İnanan insanlar, dua ile bazen felaketlerin kalkmasını, bazen ahirete yönelik talepleri, bazen de kendisine iyi işlerin nasip edilmesini ister. Dua eden kişi, Allah’a yakardıktan sonra neticeyi onun takdirine bırakır. Buna, kısaca “tevekkül” denir.

Duanın ehemmiyeti ile alakalı Kur’an-ı Kerim’deki şu ayete yer vermek istiyorum.

 “De ki, eğer duanız olmasa Rabbiniz katında ne ehemmiyetiniz vardır?” (Furkan: 77).

Dua ubudiyete (kulluk) ait büyük bir sırdır ve ubudiyetin ruhu hükmündedir. Özellikle süreklilik arz edecek şekilde kapsamlı olarak (mesela Türkiye genelinde, Âlem-i İslam genelinde olduğu gibi) yapıldığında, duanın kabul olma ihtimali yüksektir. Dua eden kişi, Rabbinin sesini dinlediğini, derdine derman vereceğini, Onun kudret elinin her şeye yetişir olduğunu, Kerim ve Rahim olan Allah’ın, taleplerini dinlediğini bilir, bu şekilde huzura erer, dünya kadar ağır yükü üzerinden atarak “Elhamdülillah” der.

Kur’an-ı Kerimde, “Rabbiniz şöyle buyurdu: bana dua edin, duanıza cevap vereyim” (Mü’min: 60) şeklinde ayet mevcuttur. Bu ayet, Allah’a yapılan her duanın mutlaka aynen kabul edileceği manasına gelmiyor. Duaya cevap vermek ayrı, aynen kabul etmek ayrı şeydir. Dua ile istenilenleri aynen kabul etmek, Cenâb-ı Hakk’ın hikmetine bağlıdır. 

Allah, dua edenin duasına iki şekilde cevap verir.

Birincisi, Allah, dua edenin istediği şeyi, hikmeti gereği, ya hiç vermez, ya aynen verir, ya da istediğinden daha uygun olanı verir.

İkincisi, insan dua ile Allah’tan bir şeyler ister, Allah da onun bu isteğini, bu dünyaya yönelik değil de, ahirete yönelik olarak kabul eder, onun cennetteki makamını yükseltir.

Gelelim, duanın corona virüsü ile alakalı kısmına. İnanmayanlar için bir şey demiyorum. Çünkü onlara göre, Allah diye bir yaratıcı olmadığı için, dua etmek, kendi anlayışlarına göre anlamsızdır. Fakat böyle de olsa, kişi inanmasa da, çoğulculuk gereği inananların bu tür davranışlarına yönelik “aşağılayıcı” beyanlarda bulunmamaları gerekir.

Özet olarak corona virüsü salgınından kurtulabilmek için, dua ve tıbbî çalışmalarla alakalı şu belirlemeler yapılabilir:

(1) Herkes, corona salgınının önlenmesi için, devletin lüzumlu gördüğü önlemlere harfiyen uygun davranmalıdır. Uygun davranmayan, dinen de, hukuken de kurallara aykırı hareket etmiş olur. Bu durumda, inanan bir kişi, önlemlere uymayarak başkasına virüsün bulaşmasına sebep olmuşsa, esasen hukuken ona bir şey yapılamasa da, vicdanen ve ahirete yönelik olarak günahkâr ve mesul olur. Bu dünyada olmasa da, Mahkeme-i Kübra’da (ahirette kurulacak büyük mahkemede) hesabı sorulur. İnananlar, meseleye böyle bakarlar.

(2) Corona virüsüne ilişkin aşı ya da ilaç bulma çalışmaları, sahasında uzman olan bilim adamlarının işidir.

(3) İnanan insanlar bunlara ilave olarak, Rablerine dua ederler ve ondan bu musibeti kaldırmasını isterler.

(4) “İlk iki şartı yerine getirmeksizin yapılan tevekkül, tevekkül değil tembelliktir”. İlk iki şartın yerine getirilmesinden sonra, üçüncü şart yerine getirilir ve Allah’a tevekkül edilir.

Nitekim Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş da, “mücadele ettiğimiz virüs salgınını da sabırla, soğukkanlılıkla, sağduyuyla aşacağız. Tevekkül ile takdire rıza gösterirken, alınan tüm kararlara ve tedbirlere de riayet edeceğiz” demiştir.

İnanmayanlar, ilk ikisi dışında hiçbir şeye inanmayabilirler. Fakat inanmamak ayrı bir şey, inananların bu yaptıklarını aşağılamak, hakaret etmek ayrı şeydir. Bunun adı hadsizliktir, inananların hukukuna tecavüzdür.

Bir Müslüman olarak, ilk iki şarta ilave olarak Allah’a yapılan dua ve tevekkülün, bu musibetin kalkmasına katkı sağlayacağına inanıyorum. İlk iki şarta riayet edilmediği takdirde, sadece dua ile yetinmek, eksik olacaktır.

İnanmayanların, inananlara aşağılayıcı laflar yetiştirerek, gidecekleri istikametli bir yol yoktur. Hem, karşısındakine saygısızlık yapmış olurlar. Saygısızlık yapan, başkasından saygı göremez. Bu toplumsal gerilimleri de tetikler. Bu, her yönden sorunlu bir durumdur.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Mesa
 5 Aralık 2020 Cumartesi 09:53
Doyurucu bir makale ağzınıza,kaleminize sağlık
 Misafir
 5 Nisan 2020 Pazar 22:46
Sayın Yazar, az çnce izlemeye başladım, linkini veremiyorum. Youtube'da ararsanız bulacaksınız: "Sizi öldürmeye gelecekler! - Emin Çapa - TalksTurkey - Konya". İzledikçe dehşete düştüm.
 Misafir
 5 Nisan 2020 Pazar 11:30
Biz bize yeteriz, 83 Milyon vatandaş için 47 milyon lira toplandı, berçekten de müthüş bir tutar, 21 milyon aile var. Allah yardım edenlerden razı olsun
 Misafir
 5 Nisan 2020 Pazar 07:10
avukatsız duruşmalarda avukat yerine birer imam verilebilir mi sanıklara? Cezaevlerinde tutuklu-rehin tutulan sanıklara doktor yerine birer imam verilmesi de düşünülüyor mu? Hazır CORONA VİRÜSÜNE KARŞI “DUA İLE MÜCADELE” programa alınmışken, eliniz değmişken ciddi olarak düşünülmeli sayın Yazar. Selâm ve dua ile. Saygılar
 Misafir
 3 Nisan 2020 Cuma 08:40
bu soruya karşı benim de bir sorum var, editör kardeş izin ver de sorayım Sayın Yazarımıza: Bir milyon dua acaba bir aspirin kadar işe yarar mı?
 Osman Göğebakan
 1 Nisan 2020 Çarşamba 22:13
Emeginize sağlık. Esenlikler...
 Esume
 1 Nisan 2020 Çarşamba 14:29
??????
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Turktime uygulamasını indirin, günün gelişmeleri cebinize gelsin.
Google Play
App Store
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime