Turktime
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Batılıların son küstahlıkları bana; “ALMANCI ENVER  PAŞA”yı anımsattı
Yalçın Toker
YAZARLAR
13 Mart 2017 Pazartesi

Batılıların son küstahlıkları bana; “ALMANCI ENVER PAŞA”yı anımsattı

Geçen haftaki yazımda, Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın, Trabzon’daki Mehmet Akif Ersoy camiinde siyasi konuşma yapmasını tenkit etmiş, milli şairimizin ruhunun tacize uğratıldığını dile getirmiştim.
Bu şahıs Sağlık Bakanı ama, konuşma konusu sağlık hizmetleri ile ilgili değildi. Siyasi idi ve vatandaşın Referandumda “evet oyu” vermesini sağlamaya yönelikti.. Konuşmanın yapıldığı mekan da bir cami idi. Dinimiz böylece siyasi çıkara alet ediliyordu..
Son zamanlarda Cumhurbaşkanının, Başbakan ve bütün Bakanların günlerdir sürdürdükleri propaganda çalışmalarının paralellerinden biriydi yani..
“Evetçilik çalışmaları” yurt içinde tam hız sürerken, şimdi de yurt dışına sıçratıldı. Birkaç Bakan, yurt dışındaki vatandaşlarımıza evet propagandası yapmak üzere Almanya, Hollanda, İsviçre gibi batı ülkelerine gittiler..
Fakat oralarda küstahça tepkilere maruz kaldılar.
Avrupa ülkelerindeki evetçilik görevi geçen hafta Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Dış İşleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi ve Aile Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’da idi.. Almanya Bozdağ ve Çavuşoğlu’nun mitinglerde konuşma yapmalarına izin vermedi. Dış İşleri Bakanı bu yüzden, Hamburg Konsolosluğumuzda konuşabildi. Hollanda, “bizde seçim var. Haftaya gelin, iç işlerinize bizi alet etmeyin..” diyerek Çavuşoğlu’nun ülkeye girişini önledi.. Aile Bakanını Konsolosluk binamıza 30 metre kala durdurup sınır dışı etti.. Bütün bu küstahça davranış ve terbiyesizlikler elbette milli onurumuzu yaraladı.
Bu batı ülkeleri, bütün bu küstahlıklarının siyasal ve yasal gerekçeleri olduğu masalları anlattılar.. Almanlar, Die Welt gazetesinin Türkiye muhabiri Deniz Yücel’i tutuklamış olmamızı ve Alman Mahkemelerinin verdikleri kararları esbabı mucibe olarak gösterdiler.. Eyalet idarelerinin yasak kararlarını mahkemelerin onayladığını açıkladılar.
Almanya ve Hollanda’da bu yapılanlar elbette siyasal saygısızlıktı.
Cumhurbaşkanı haklı olarak şu yorumları yaptı: Bunlar Faşist Nazi Kalıntıları! Batıda Nazilik devam ediyor..

ALMANCI ENVER PAŞA

Tayyip Bey’in Faşist! Nazi! Sözleri bizim tarihimizden bazı olayları zihnimde çağrıştırdı. Bizim İttihatçıları, İttihatçıların Nazilere benzeyen bazı çılgınlıkları, Enver Paşa’yı falan anımsadım. Onun için bu haftaki yazı konum “Almancı Enver” adı ile tanınan Enver Paşa oluyor..
Ancak Enver Paşa’yı, değil bir yazıda, bir kitapta bile anlatmak zordur. Bu iş için ciltler dolusu kitaplar gerekir..  Ben Enver Paşa’yı Yeşil Ordu ve İttihatçı Nazi Çılgınlıkları isimli kitaplarımda ele almıştım..
O kitaplarımda Talat, Enver, Cemal Paşa üçlüsünü anlattım..  Şimdi Enver Paşa hakkında kısaca bilgi verebilmek için, Yeşil Ordu(*) kitabımdan alıntılar yapacak, Osmanlı’nın son dönemlerini hatırlatacağım:
“1911 yılında İtalyanlar’la Trablusgarp Harbini yapmış, yenilmiş, Kuzey Afrika’daki topraklarımızı onlara bırakmışız.. Bununla doymayan İtalyanlar, Rodos ve 12 Adalarımızı da elimizden almışlar..
Hemen ardından Balkan Savaşı (1912-1913) patlamış. İtalyanların kazanımlarını örnek alan ve Rusya’nın desteği ile harekete geçen Bulgarlar, Sırplar, Yunanlılar, Karadağlılar bir araya gelip isyan bayraklarını açmışlar.. Sonuçta, 500 yıllık Türk vatanı olan o toprakları onlara bırakmışız.. Balkan Harbi hezimetimizde Rusya’nın büyük kalleşliği etken olmuştu. Şöyle ki, Ruslar önceleri bize Balkanlarda savaş çıkmayacağına dair diplomatik garantiler vermişlerdi. Biz de onların bu sözlerine inanarak Rumeli’deki eğitimli 120 tabur piyademizi terhis etmiştik. İşte Rusya bu gafletimizden yararlandı ve Balkan halklarını harekete geçirdi. Yani Balkanlarda Rusya’nın dolabına girmiş, gafil avlanmış olduk. Bilirsiniz, Bulgar Ordularını İstanbul Çatalca’da zor durdurabilmiştik..
Yunanlılar ise Makedonya’yı, Batı Trakya’yı, Girit ve Ege adalarımızı ele geçirdiler. Kısacası 550 yıllık “İkinci Anayurdumuz” elimizden gitmiş, Batı sınırlarımızı artık Adriyatik değil, Meriç nehri çizer olmuştu..
Yenilgiler üzerine İttihat Terakki’nin önderleri Enver, Talat ve Cemal Paşa üçlüsü, 23 Ocak 1913’te Babı Ali Baskını’nı yaptılar. Kamil Paşa Kabinesini devirdiler. Mahmut Şevket Paşa Sadrazam oldu.
Sonra Orduda askeri ıslahat hareketi başlattılar.. Jandarma’nın düzenlenmesi için Fransız General Boman, Donanmanın islahı için İngiliz Amiral Limpus, Kara Ordularımız için Alman Liman von Sanders getirildi. Yani Fransa, İngiltere, Almanya bize yardımcı olmuşlardı. Bu bir komedi idi, bir yıl sonraki Dünya Savaşında düşmanımız olacak olanlar, İttihatçı ve Halaskar şeklinde bölük pörçük olmuş Ordumuzu islah edeceklerdi.
Batılılar Devletimize, hasta adam diyorlar, o gözle bakıyorlardı.
Yaklaşan Dünya Savaşında, İngiliz yanlısı Talat Paşa, İngiltere ile aynı blokta olmamızı istedi. Ama bu yöndeki çabaları başarılı olmadı.
Fransız yanlısı olan Bahriye Nazırı Cemal Paşa, Fransa’ya gidip donanma manevralarını izledi. Fransa’nın da bizimle işbirliği istemediğini öğrendi, geri geldi.
İngiltere ve Fransa, bize tarafsız kalmamızı öneriyor, “bağımsızlık ve toprak bütünlüğümüzü garanti altına alma” sözü veriyorlardı. Ama gizli anlaşmalarla topraklarımızı aralarında bölüştüklerini istihbar ettiğimiz bu Devletlere nasıl güvenebilirdik..
Bu durumda bizim için son çare olarak, Almanya’nın önderi olduğu, Avusturya-Macaristanın da içinde yer aldığı bloka yönelmek kalıyordu. Alman komutanlar ise bizi yanlarına istemiyorlar, askeri güçsüzlüğümüz sebebiyle kendilerine ayak bağı olacağımızdan söz ediyorlardı. Ama Alman İmparatoru Wilhelm; “Balkanlarda Slavlar’a nişanlanacak her tüfek bizim için önemlidir, Türkleri İtilaf Devletlerinin yanına itmekten daha akıllıcadır bu..” diyordu.  Almancı Enver diye tanınan Enver Paşa’nın isteği de o yönde idi. Sonuçta 2 Ağustos 1914’te Almanya-Türkiye İttifak anlaşması imzalandı. Almanya’dan silah, mühimmat, para yardımları geldi ve I. Dünya Savaşı’ndaki yerimizi aldık.. Tarafsız çevreler bu duruma, “Ordularımızın çeşitli cephelerde kullanılmak üzere Almanlar tarafından para karşılığı kiralandığı” yorumunu yaptılar..
Ve Savaşın sonucunu biliyorsunuz.. Yenilgiler.. Mondros Mütarekesi.. Anavatanımızın dörtbir yandan işgali.. Osmanlının sonu..
Almancı Enver Paşa, bizi Almanların yanında savaşa sokarken, Turancı hayallerinin gerçekleşeceğini düşünmüştü..
Keşke gerçekleşseydi..
Enver, Talat, Cemal Paşa’ların Alman zırhlısı ile kaçışları.. Hazin sonları..
Konunun devamındaki bu gelişmeleri ilerideki yazılarımda ele alırım.. Damad-ı Şehriyârî denilen, Hürriyet Kahramanı sıfatı verilen Enver Paşa’nın hayâllerini, Napolyonluk özentilerini, İmparatorluk simgesi saydığı kaşındaki beyazlığı, konağının her yerindeki Napolyon resimlerinin sırrını, “iki tümen gönderip Tahran’ı ve Türkistan’ı fethedeceğim” rüyalarını, Savaş’tan sonra Alman denizaltısıyla vatandan kaçışını, Kırım ve Almanya günlerini, Litvanya’da Alman ressam Malessa rolleri oynayışını ve nihayet Türkistan’da, Pan-Türkist hayâllerine son noktanın konulduğu hazin şehâdetini.. İttihatçı Nazi Çılgınlıkları(**) kitabımdan alıntılarla ilerideki yazılarımda anlatırım.
Şimdi Enver Paşa’nın şu sözüne temas ederek yazımı sonlandıracağım:
“İki tümen gönderip Tahran’ı ve Türkistan’ı fethedeceğim..”
Bu söz bana Tayyip Erdoğan’ın, önceleri “kardeşim Esat” dediği, ama arası açılınca adını Eset yaptığı Suriye Devlet Başkanının topraklarına girip Şam’da namaz kılacağı sözünü hatırlattı.  Tayyip Bey’in söylediği, o zamanki Başbakanı Davutoğlu’nun sık sık tekrarladığı şu sözü:: “Cuma namazını Şamda Emevi camiinde kılacağım..”
İşte hala bu hayalin peşindeyiz.. Ordularımızın Suriye harekatı devam ediyor.. Her gün gelen şehit haberleriyle sarsılıyoruz.. Son haberler şu:  El Bap’ı PKK ve  PYD’den temizlemişiz, şimdi hedefimizde Menbiç varmış.. Tayyip Bey Moskova’ya gitti, Putin’le görüştü.. Ama  dost görünen Rusya YPG’ye hala silah vermekte.. Tayyip Bey’in son konuşmasında teşekkür ettiği Fransa, tarih boyunca bize binbir kalleşlik yapmış bir ülke..
Demek ki, şu unutulmasın; her Devlet dış politikasını kendi siyasi çıkarlarına göre belirler. Bugün dost görünen yarın sana en büyük kazığı atar. Tarih bunun örnekleriyle doludur.

(*) Yeşil Ordu/ Yalçın Toker, Toker Yayınları-  www.toker yayinlari.com Tel: 0535 3199349 ve  [email protected]
(*) İttihatçı ve Nazi Çılgınlıkları/ Yalçın Toker, Toker Yayınları-  www.toker yayinlari.com Tel: 0535 3199349 ve  [email protected]
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Turktime uygulamasını indirin, günün gelişmeleri cebinize gelsin.
Google Play
App Store
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime