Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kuruluş tarihinden bugüne, çok ağır koşullarda çok sancılı ve kaotik seçim süreçlerine tanıklık etti. Lakin böylesi bir karanlık ve imza şartlı içi sinsi tuzak ve entrika dolu masa başlısı ve onun gireceği bir seçime ilk defa tanıklık edecek. Yani ilk tecrübe olacak hem ülke hem de millet için. Bir tarafta milletin etrafına kümelenip başarılı projeleri hayata geçiren ve bunun için milletin 20 yıllık iktidar ve imza ve mühür yetkisi vererek övgü ve tesciline mazhar olmuş tüm vesayet odaklarını yerle yeksan etmiş bir iktidar ve onun lideri ve kurduğu cumhur ittifakı, diğer tarafta ise başlı başına kuruluş ve bir araya zorlama ile getirilen birbirine benzemez, altı + birli tamamen başka ellerce karanlık mahfillerde projelendirilmiş, varlık ve yaşam süreçlerini beslendikleri vesayet odaklarına borçlu bir masa ve bileşenleri. Şimdi gelelim bir seçmen olarak hep birlikte seçimlere giderken iki tarafında yaptıkları açıklama ve vaatlere. Adına millet ittifakı denilen masa önce erken seçim diyerek aylarca gündemi meşgul etti. İktidarı her türlü bilgi kirliliğiyle arkası boş çıkan iftira ve yalanlarla yıpratmaya çalıştı. Bunu yaparken asla bir proje sunmadı. Zaten sunması da beklenemezdi. Çünkü aylardır erken seçim diye ortalığı yıkan şaibeli masa daha o küçük masa etrafında bir cumhurbaşkanı adayı bulamamıştı. İlginç olan bu saçmalığa kendi seçmenlerinin seyirci kalması da oldukça manidar. CHP genel başkanı süreç boyunca kendini başkan adayı benim diye lanse etmeye ismini dillendirmeye çalışsa da iyi parti genel başkanı AKŞENER hemen İBB başkanı İmamoğlu'nu sürece dahil ederek KILIÇDAROĞLU'NA misilleme yaparak cevap veriyor yetmiyor Mansur yavaş seçeneğini de stepne tutarak yapıyor. Projeler kısmına gelince hala yönettikleri şehirlerde AK PARTİ ve onun lideri RECEP TAYYİP ERDOĞAN imzalı ve neticeli projelerini, sanki kendileri yapmış gibi açılış tiyatroları düzenlemekten de geri kalmıyorlar. Millete biz yaptık havası vermeye çalışsalar da aklı selim vatandaş yani seçmen bu tiyatronun farkında ve buna sandıkta prim vermez. İktidarın her yaptığı vatandaş yani millet odaklı her sorun çözücü açıklamayı sanki kendileri yapmış ve yaptırtmış algısı vermeye çalışmaları da ayrı bir aymazlık siyaset bilmemezliktir. Hadi bunları anladık karnımız tok ama biran yedik gibi düşünelim. Asıl can alıcı projeleri neymiş diye heyecanla bekler olurken Davutoğlu tarafından yapılan şak dana bir açıklama, efendim neymiş seçecekleri cumhurbaşkanı masa ve altındakilerin tüm bileşen yani liderlerinin buraya çok dikkat “tam mutabakat imzası” olmadan karar alamazmış karar veremezmiş. İyi de adama sormazlar mı bu seçtiğiniz sözde cumhurbaşkanı altı + bir imza olmadan ne halta yarayacak o makamda. Bu imza şartlı tam mutabakat şartına göre, açıklayacakları aday, anlaşılan o ki boynu prangalı olacak, oy oranı % 0,00000001 olan bir genel başkan onayı olmadan herhangi bir dış devletle ilişki kuramayacak, geziye çıkamayacak, uluslararası toplantılara katılamayacak, ortak metinlere, anlaşmalara imza atamayacak, elçi ataması yapamayacak, herhangi bir bakanı yolsuzluk ve vatana ihanet etse dahi görevden alamayacak, orduya terör konusunda veya savaş halinde emir verip başkomutanlık yapamayacak, yani sözün özü ez cümle bunları altı + bir “tam mutabakatlı” imza onayı olamadan bunları yapamayacaksa siz arkadaş kusura bakmayın da ne seçiyorsunuz o zaman. Eni nihayetinde bu meşhur robot ASİMO değil ki, insan yahu insan. Ve seçtiğiniz bu aday, sözde ülke yönetecek ülke, millet yönetecek millet. Bu şartlı mutabakata dayalı bir sözde cumhurbaşkanını bu millet niye kabul etsin. Asıl soru özgür olmayan tutsak altı+ bir imza şartına mahkûm olmuş bir cumhurbaşkanı ne kadar özgürlükçü, demokratik ve hukuk söylemlerini savunabilir ve bu değerleri savunup yaşatabilir hatta yaşayabilir. Bir cumhurbaşkanı adayı düşünün ki daha şimdiden seçilmemiş adı zikredilmemiş olmasına rağmen başına gelecekler belli. Yani özgür olmayacak, demokrat hiç olmayacak, kendi özgür olmadığı için özgürlükçü de olamayacak, millet içinde dolaşamayacak, kendine ait bir düşünce ve iradesi hiç olmayacak, düşünün bir noteri bırakın bir mahalle muhtarı kadar dahi, etki, yaptırım, karar ve imza mühür gücü yetkisi olamayacak. Her şeye kendi proje olan masa ve atacakları altı + bir imza ile masa karar verecek. Yani altı + bir+ bir daha toplam 7+1=8 cumhurbaşkanımız olacak. Sizce de bu çok saçma değil mi? Sevgili seçmenler bu masa ve liderlerinin oynadıkları tiyatro ve aldatmanın asıl adı tam mutabakatlı vesayettir. Bunun adı millet iradesine yapılmak istenen sinsi ve tehlikeli bir “SİVİL” darbedir. Bu millet bunu yemez. Bu tehlikenin boyutu, hedefi şimdi den bellidir. Ülkeyi küreselcilere önce GEZİ DARBESİ ile başaramadıkları sonra milletin akamete uğrattığı başarısız 15 Temmuz askeri darbesiyle teslim edememenin verdiği kuyruk acısının, şimdi sandık temalı sivil bir darbe adı altında teslim etme tezgahıdır. Kendine bile asla bir hayrı dokunamayacak altı + bir imza şartına mahkûm, iradesi tutsak bir cumhurbaşkanı adayı seçmek zaten bu millete bir hakarettir darbedir. O adaylığı kabul edecek kişinin de karakteri, cibilliyeti, omurgası, ahlakı aidiyeti ise o da ayrı bir sorundur. Belli ki masada imza ve tam mutabakat şartı ile seçecekleri aday da zaten karakter, cibilliyet, omurga, ahlak ve aidiyet şartı aranmayacak. Ne diyelim illaki masada bu vasıfları taşımayan bir aday çıkacak. Ve kimmiş yakında göreceğiz. Bilin bakalım o şanslı favori aday sizce de kim olacak...!