Günümüzde artık camdan alüminyuma, motor yağından pile çok sayıda atık geri dönüştürülebiliyor. Geri dönüşüm yalnızca çevre ve halk sağlığına değil, ekonomiye de kayda değer biçimde katkı sağlıyor. Uzmanlar, dünya genelinde çevre politikalarının önemli bir parçası olan geri dönüşüm konusunda Türkiye’nin daha fazla çalışması gerektiğini vurguluyor.
DW''nin haberine göre; Greenpeace Akdeniz İletişim Yöneticisi Gözde İncegül, dünya genelinde son 50 yılda plastik kullanımın 20 kat arttığına ve bu sayının önümüzdeki yıllarda iki misline çıkacağının tahmin edildiğini söylüyor. Türkiye’de plastik kullanımının 1990’lı yıllardan itibaren artış gösterdiğini dile getirerek, “Türkiye’nin 2015 yılında dünyada en büyük altıncı plastik üreticisi konumunda yer aldığını görüyoruz. Yüzlerce yıl doğada kalan plastik atıklar, bir plastik çöp dağı oluşturarak iklim değişikliğinin geri dönülemez eşiğine bizi bir adım daha yaklaştırıyor” diyor.
“İşlevsel atık yönetimi uygulaması yok”
PAGÇEV (Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı Geri Dönüşüm İktisadi İşletmesi) Genel Müdürü Yağmur Cengiz, Türkiye’de yıllık yaklaşık 31 milyon ton atık üretildiğini, bu miktarın yaklaşık 3 milyon 900 bin tonun ambalaj atığı olduğunu ifade ediyor. 2016 yılında bu atıkların sadece yaklaşık 2,5 milyon tonunun geri dönüşüme kazandırılabildiğini dile getirerek, 2010 yılına kadar yüzde 37 olan ambalajların geri dönüşüm oranının 2014 yılından sonra yüzde 61’e yükseldiğini söylüyor.
Almanya’da herkes mavi kutuların kağıt ve karton için olduğunu bilir. Ancak çoğu, pizza kutuları ya da fırın kağıtlarının buraya ait olmadığını anlayamıyor. Gıda artıkları geri dönüşümde sorun yaratıyor. Poster gibi parlak kağıtlar da normal kağıtlarla geri dönüştürülemiyor. Kağıt geri dönüşümü Almanya’da eski bir geleneğe sahip: 1774’te Justus Claproth adlı bir avukat tarafından geliştirildi.
1
Üç yılda 430 bin ton ambalaj atığının geri dönüşümünü sağladıklarını dile getiren Cengiz, PAGÇEV’in 2016 yılında 170 bin ton atık topladığını, bu atıklar arasında ilk sırada yüzde 54 ile kağıt ve kartonun yer aldığını belirtiyor. İkinci sırada ise yüzde 30 ile plastik ürünleri yer aldığını belirterek, 2017 yılı hedeflerinin 250 bin ton ambalaj atığının geri dönüşümü olduğunu ifade ediyor. Türkiye’de üretilen atıkların yarıdan fazlasının geri kazanılabilir özelliğe sahip olduğunu vurgulayan Cengiz, işlevsel bir atık yönetimi uygulaması eksikliğinin gelişmiş ülkelere göre sürdürülebilirlik açısından en büyük engellerden biri olduğunu belirtiyor. “Tüm paydaşların etkin bir biçimde dahil olduğu bir atık yönetim sisteminin olmaması yerel yönetimlerimizin bu sorumluluğunu yerine getirirken çeşitli zorluklarla karşılaşmasına sebep oluyor” diyor.
2014 yılında 20 milyon ton atık geri kazandırıldı
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) internet sitesinde yer alan verilere göre, 2014 sonu itibarıyla 985 adet atık bertaraf ve geri kazanım tesisi ile belediyeler tarafından işletilen düzenli depolama, yakma ve kompost tesisi faaliyet gösteriyor. Aynı veriler, 2014 yılında 2012'ye göre bertaraf tesislerinde yüzde 41, geri kazanım tesislerinde ise yüzde 47 oranında artış yaşandığını gösteriyor. Yine TÜİK verilerine göre, kompostlama, beraber yakma ve diğer geri kazanım işlemleri uygulanarak 2012 yılında 10 milyon ton, 2014'te ise 20 milyon ton atık geri kazandırıldı.
“Toplumda geri dönüşüm bilinci yeterli değil”
TÜDAM (Değerlendirilebilir Atık Malzemeler Sanayiciler Derneği) Genel Koordinatörü Tahsin Korkmaz, Türkiye’de geri dönüşüm konusunda vatandaşların yeterli bilince sahip olmadığı kanaatinde. Ambalaj atıklarının evsel atıklarla karışık atıldığına dikkati çeken Korkmaz, bu durumun geri dönüşüm imkânını ortadan kaldırdığını belirtiyor. Toplumun bilinçli olmamasının yanı sıra, yetkilendirilmiş kuruluşlar tarafından verilen destek miktarının düşük olması nedeniyle de toplama oranının istenilen orana ulaşamadığını dile getiriyor. “Toplama yapılamadığı icin ambalaj malzemeleri katı atık depolama alanlarına gömülmek sureti ile yok edilmektedir. Doğanın kirlendiği de ayrı bir gerçek” diye konuşuyor.
TÜDAM tarafından 2016 yılında hazırlanan “Geri Dönüşüm Sektörü Teşvik Raporu”na göre, Türkiye’de yalnızca yerleşim birimlerinde yıllık yaklaşık 6 milyon ton geri dönüştürülebilir atık oluşuyor ancak bunların yaklaşık 5 milyon tonu çöp sahalarına gömülüyor. Söz konusu miktarın ekonomik değeri ise 1,5 milyar liranın üzerinde. “Geri dönüştürülebilir atıkların toplanması ve gömülmesi için kamunun cebinden yıllık olarak 750 milyon lira daha çıkıyor” diyen Korkmaz, geri dönüşüm sektörünün Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılayacak ekonomik ve organizasyonel yapıya sahip olmamasının maliyetinin yıllık 2,25 milyar liraya mâl olduğunu ifade ediyor.
Greenpeace: Türkiye 2015 yılında dünyada en büyük altıncı plastik üreticisi konumunda.
“Denetim ve yaptırım uygulanmıyor”
Sürdürülebilir geri kazanım sistemini geliştirmeye yönelik 26 senedir çalışmalarını sürdüren ÇEVKO (Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı), Türkiye’de 30 ilde il ve ilçe belediyeleri ile işbirliği yapıyor. Ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanması için konut ve işyerlerinde tüketicilerin düzenli olarak bilgilendirilmesini sağlayan ve aynı zamanda atık kumbarası ve atık poşeti desteğinde bulunan vakıf, lisanslı toplama-ayırma firmalarını da maddi olarak destekliyor.
ÇEVKO Genel Sekreteri Mete İmer, 2017 yılı sonu itibarıyla 620 bin tonun üzerinde ambalaj atığının toplanarak geri kazanılmasını hedeflediklerini dile getiriyor. “2016 yılında atıkların toplanması için altyapının geliştirilmesi amacıyla çalıştığımız belediyelerde ortak alanlara, konut ve işyerlerine, iç ve dış mekanlar için 100 binin üzerinde atık kumbarası gönderdik. Tüketicilere 6 milyonun üzerinde ambalaj atığı toplama torbası dağıttık” diyor.
2004 yılında yayımlanan “Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği” ve 2006 yılında Çevre Yasası’nda yapılan değişiklerle atık toplama-ayırma ve geri dönüşümün lisansa tabi işler olarak hükme bağlandığını hatırlatan İmer’e göre, en büyük sorunlardan biri yasal düzenlemelerin uygulanması için devlet tarafından yeterli denetim ve yaptırım uygulanmaması.