Son yıllarda psikoloji literatüründe sıkça karşımıza çıkan "toksik ebeveynlik" kavramı, çocuklar üzerindeki olumsuz etkileriyle dikkat çekiyor. Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, Türkiye'de çocukların yüzde 20-30'unun toksik ebeveyn davranışlarına maruz kaldığını belirtti. Bu durumun, çocuklarda depresyon gibi psikolojik sorunlara yol açtığını vurgulayan Kocayörük, depresyon vakalarının yarısının travmatik çocukluk deneyimleriyle ilişkili olduğunu ifade etti.
TOKSİK EBEVEYNLİK NEDİR?
Toksik ebeveynlik; ebeveynlerin iyi niyetle hareket etse de çocuklarını aşırı baskı altında tutması, onların özgür bireyler olarak gelişimini kısıtlaması anlamına gelmektedir. Kocayörük, toksik ebeveynlerin genellikle çocuklarına küçümseyici tavırlar sergilediğini, aşağılayıcı yorumlar yaptığını ve sürekli eleştirdiğini söyledi. Ayrıca, bu ebeveynlerin çocuklarını kendi uzantıları olarak gördüğünü, onların bireysel ihtiyaçlarını göz ardı ettiğini belirtti.
NESİLDEN NESİLE AKTARIM VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Toksik ebeveynlik davranışlarının nesilden nesile aktarıldığını vurgulayan Kocayörük, bu sorunun kökeninde genellikle ebeveynlerin kendi çocukluklarında yaşadıkları benzer deneyimlerin yattığını belirtti. Çözüm olarak ise, suçlamak yerine, çocukların ve ebeveynlerin bu durumun farkına varmasını ve profesyonel yardım aramasını önerdi.
Dr. Kocayörük, terapistlerin bu konuda büyük bir role sahip olduğunu, çocukların sevgi ve değerlilik ihtiyaçlarının karşılanması gerektiğini ifade etti. Ayrıca, çocukların yaşadıkları aile ortamını kabul ederek sınırlarını çizmeleri ve empatik bir iletişim kurmalarının önemine değindi.
AİLELERE VE ÇOCUKLARA TAVSİYELER
Ebeveynlere açık iletişim kurmalarını ve çocuklarını dinlemeyi öğrenmelerini tavsiye eden Kocayörük, bu sayede çocukların ihtiyaçlarının daha iyi anlaşılacağını ve ebeveyn tutumlarının değişeceğini söyledi. Çocukların öğretmen veya diğer aile bireyleri ile pozitif ilişkiler kurarak bu durumdan korunabileceğini ekledi.
Kocayörük son olarak, toksik ailelerle mücadelede çocukların ailelerini olduğu gibi kabul edip sınırlarını çizmelerinin, öfke ve kızgınlık duygularından uzak durmalarının önemine dikkat çekti. Bu şekilde davranmanın, daha sağlıklı ve bağımsız bir yaşam sürmelerini sağlayacağını vurguladı.