Aşağıdaki grafik Sağlık Bakanı’nın 2018 bütçe sunumunda yer aldı. Veriler 2015 yılında ait.
Görüldüğü gibi Türkiye OECD ülkeleri arasında diyabet sıklığında Meksika’dan sonra ikinci durumda. Türkiye'deki diyabet oranı OECD ortalamasının neredeyse iki katı.
Sağlık Bakanlığı konuyla mücadele edeceğini belirtiyor. Ancak söyledikleri yine en fazlasından “pansuman önlemleri” türünden. Hekimlere tanı ve tedavide kullanacakları klinik rehberler, diyetisyen ve hemşireler için eğitim rehberleri hazırlamak türünden başlıklar.
EN ÖNEMLİ NEDENİ OBEZİTE VE KALITIM
Oysa diyabetin en önemli nedeni obezite ve genetik yatkınlık. Türkiye'nin obezite konusundaki durumu içler acısı. Obezite, beslenme bozukluğunun ve hareketsizliğin neden olduğu, vatandaşa bisiklet dağıtılarak çözülmesi olanaksız bir sorun. Beslenme bozukluğu, gelirin ve eğitimin düşüklüğüyle; hareketsizlik ise çalışma koşulları ve kadını eve kapatan dinselleşmeyle ilgili.
Kişi başı yıllık et tüketimi Yunanistan’da 75, Türkiye'de 25 kilogram. Buna karşılık Türkiye'nin yıllık ekmek tüketimi 140 kilogram ve Avrupa ortalamasının tam üç katı.
"EKMEĞİN AZALMASI PROTEİNİN ÇOĞALMASI GEREKİYOR"
Hal böyleyken, obeziteyi ve bağlantılı diyabeti önlemek de, diyabetli ve diyabete yatkın bireylerin kendilerine önerilen düşük karbonhidratlı diyete uymaları da zor görünüyor. Zira diyabetli bir hastanın karbonhidratı ve ekmeği azaltması, proteinli gıdaları artırması (günde 100-150 gram kadar et) gerekiyor.
Hastalıkların nedeni bireysel değil gelir, gelir dağılımı, eğitim, eşitsizlikler, genel sosyal-siyasal iklim gibi toplumsal faktörler; beslenme alışkanlıklarını da, yaşam tarzını da bu faktörler belirliyor.
İşte dünyada diyabet konusundaki yerimiz:
(Sol Haber)