Son yıllarda dünyada ve Türkiye’de obezite gittikçe artan bir sorun olarak öne çıkarken uzmanlar her fırsatta uyarıyor. Türkiye’nin obezite karnesinin kötü olduğu belirtilirken çocukluk çağından itibaren dengeli beslenme ve hareketliliğin sağlanmasının yanı sıra obeziteye karşı bilinç oluşturulmasının önemine dikkat çekiliyor.
Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Derneği (TEMD) Yönetim Kurulu Üyesi, Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu Şehir Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kliniği Sorumlusu Prof. Dr. Mine Adaş da Dünya Obezite Federasyonu’nun bu yıl yayınladığı Dünya Obezite Atlası'ndaki Türkiye ile ilgili dikkat çekici tespitleri yorumlarken önemli uyarılarda bulundu.
TÜRKİYE ALARM SEVİYESİNDE
Obezitenin estetik bir sorun olarak değil birçok problemi de beraberinde getirebilen bir hastalık olduğunun bilinmesi gerektiğini aktaran Prof. Dr. Mine Adaş, şunları söyledi:
Obezite son dönemlerin en önemli sağlık sorunlarından biri sadece ülkemiz için değil tüm dünya için ciddi bir halk sağlığı problemi olarak karşımızda durmakta. Yeni yayınlanan veriler var, Dünya Sağlık Örgütü’nden, ülkemizden ve çok yeni 2023 yılında Dünya Obezite Federasyonu bir obezite atlası yayınladı.
Baktığınızda Türkiye’nin obezite karnesi aslında çok parlak değil, biz ülke olarak da değerlendirildiğimiz, Avrupa Bölgesi içinde obezite oranı en yüksek ülke olarak gözükmekteyiz. Türkiye’de yaklaşık 20 milyonu geçen sayıda obez birey yaşamakta. Obeziteyi kadınlarda daha sık görüyoruz. Obezitenin artmasındaki en önemli problemlerden bir tanesi de çocukluk çağındaki obezitenin artması ve oradan gelen yük erişkin döneminde, erişkin obezitesinin artması olarak da karşımıza çıkmakta.
2023’teki obezite atlasına baktığımızda 2035 yılına projeksiyonlar yapılmış maalesef kadınlarda 1 numara olacağımızı gösteriyor. Erkeklerde bu 5’nci sırada gözüküyor. Çocukluk çağı obezitesine baktığımızda da Macaristan’dan sonra yine 2’nci sırada gözleniyor. Bizim ülke olarak ciddi anlamda eylem planına geçmemiz gerektiğini gösteriyor. Genelde estetik bir problem olarak değerlendiriliyor ama obezite bir halk sağlığı problemi.
2035 verisine baktığınızda yüzde 55, kıpkırmızıya da boyamışlar, Türkiye hakikaten alarm seviyesi, bu çok dramatik bir rakam. Obezite ile mücadele gerçekten zor, inanılmaz bir artışla karşı karşıyayız.
BİRÇOK HASTALIĞI TETİKLİYOR
Sağlık ekonomileri için de ciddi bir yük oluşturuyor, neden; beraberinde bulunduğu pek çok hastalık var. Hipertansiyon, diyabet, kardiyovasküler sistem hastalıkları, eklem, safra kesesi hastalıkları, depresyon, pek çok şeyi bir arada bulunduruyor.
Sağlık sisteminde çok ciddi yük oluşturan ve pandemi diye nitelendirdiğimiz aslında enfeksöz bir hastalık değil ama mikrobik bir hastalık gibi salgın, o da obezitenin kardeşi diyabet.
NASIL ÖNLEMLER ALINMALI?
İlkokulda, ortaokulda, lisede öğrencilerin seviyesine uygun bir şekilde dengeli, düzenli beslenme alışkanlığı edinebilmek, kalori, besinlerin okuryazarlığı, hareketin bize katkıları, bunların getirisi ve götürüsü ancak çocukluk çağında öğretilirse iki nesil sonra ancak biz bunun etkisini görebiliriz.
Obezitede hep moda diyetler var. Her zaman bir diyet moda oluyor, hep duyuyoruz, çeşitli isimler veriliyor veya tekdüze beslenmeler var. Sırf protein almak, ketojenik diyet sadece sıvı, her şeyden tüketmemiz gerekiyor.
Burada önemli olan; porsiyonları azaltmak, dengeli ve düzenli beslenmek. Hastalarıma hep söylerim; canınız çok çektiğinde baklava da yiyeceksiniz. Sadece sıvı, sadece ketojenik beslenme bunlar doğru yaklaşımlar değil, beslenme alışkanlıkları yine bir diyetisyen kontrolünde düzenlenebilir." (İHA)