NATO sübliminal mesaj yüklemesi mi yapıyor?
Cumhuriyet yazarı Ahmet Tan, NATO'nun Norveç'teki Ortak Harp Merkezi'nde yapılan tatbikatta Atatürk ve Erdoğan'ın fotoğraflarının 'karşıt kuvvet liderleri' arasında gösterilmesiyle ilgili, "Acaba bu da mı ‘yarım kalan bir darbe’ senaryosu?" diye sordu.
ABONE OL
Cumhuriyet yazarı Ahmet Tan, NATO'nun Norveç'teki Ortak Harp Merkezi'nde yapılan 'Trident Javelin' tatbikatında Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın fotoğraflarının 'karşıt kuvvet liderleri' arasında gösterilmesiyle ilgili olarak, "Acaba bu da mı ‘yarım kalan bir darbe’ senaryosu?" diye sordu.
Darbelerin yarım kalsa da mağduriyet yarattığını belirten Tan, “Mağduriyet ise seçim başarısı! Atatürk ebedi manevi liderimiz. Başarıya ihtiyacı olan ise Erdoğan” ifadelerini kullandı.
Tan'ın "İşte mermer işte kafa!" başlığıyla yayımlanan (19 Kasım 2017) yazısı şöyle:
Yunanlılar aynen böyle diyor.
“Na to marmari, na to kefali!”
“Na”nın anlamı “işte”. “To” ise “bu” demek. Yani Nato ile ilgisi yok.
Biz ise asker-millet, sadık-müttefik olduğumuz ya da NATO sevdamızın özeleştirisi için mi nedir, “nato mermer, nato kafa” diyoruz.
İhtilal yaparken, demokrasiyi, hukuku darp ederken de NATO diyoruz!
Ülkemizde kural, darbeyi “NATO’ya, CENTO’ya bağlıyız!” yapmaktır. (1979’da CENTO dağıldı da bağımlılık miktarımız biraz azaldı.)
FETÖ’cüler 15 Temmuz gecesi başarılı olamadı. Çünkü TRT’yi ele geçirdiklerinde “NATO’ya bağlıyız!” demeyi unuttular. Belki de yalan söylemek istemediler.
Zira NATO’nun en güçlü kanadına yani Atlantik ötesine bağlı idiler.
***
Bugünlerde NATO yine gündemde. Bu kez darbe ile değil, “Ergenekonvari bir harekât senaryosu” ile gündemde.
TSK’nin süngüsünü düşüren, hava kuvvetlerini neredeyse tamamen tasfiye eden bahane Fatih Camisi’ni bombalama senaryosu idi.
Bu defa da hedefe Atatürk ile Erdoğan konulmuş.
Yani milletin yüzde 100’ü.
NATO demek, senaryo demek! Benzer bir senaryo ile NATO’nun en büyük ikinci ordusunun Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları yüzlerce subayı hapislere tıkıldı.
NATO karargâhından, “Hoop ne oluyor!?” diyen çıkmadı!
Acaba “senaryo” onaylı olduğu için mi?
***
Bu kez senaryo daha da ilginç:
Norveçli ama önce Türk (veya Kürt) asıllı olduğu söylenen bir teknisyen internetten resim ve büstü “imha edilecek düşman” diye hedefe koymuş.
Bizim subayların artık gözü açıldığı için olmalı, “yanlışlık” ortaya çıktı.
Acaba bu da mı “yarım kalan bir darbe” senaryosu?
Darbeler yarım da kalsa mağduriyet yaratıyor.
Mağduriyet ise seçim başarısı!
Atatürk ebedi manevi liderimiz. Başarıya ihtiyacı olan ise Erdoğan.
İkisini eşdeğer ve özdeş saymak neyin nesi? Madem senaryo çağında yaşıyoruz.
Akla her şey gelebiliyor:
“NATO, Cumhuriyet savcılarımızın deyimiyle, acaba millete ‘subliminal mesaj’ yüklemesi mi yapıyor?”
Hem de tam Erdoğan’ın, Atatürk aşkının depreştiği bugünlerde.
***
Zamanın ruhu, moda olmayı da hak ediyor. Yaşadığımız her şey ruhlardan da öte hortlak hikâyesi gibi.
Bendeniz için, Cumhuriyet Ankara Bürosu’nun bir dönem en yetkin iktisat ve siyaset habercisiydi. Mahkemeler için de CHP Genel Başkan Yardımcısı.
Enis Berberoğlu, hücresinde de mesleki güdülerine gem vuramayıp su gibi akan bir zamanın ruhu kitabı yazmış:
“Siz Yürürken Ben Yatarken..”
“Görülmüştür!” mühürlü bu yazı serüvenini okurken NATO’nun mu yoksa FETÖ’nün mü dersiniz, akla her tür ruh geliyor!
AKP “milat 17/25 Aralık” deyip duruyor. Bendeniz için ise 21 Mart 1999...
Yani 16 Şubat 1999’da Öcalan’ın teslimini izleyen 5. haftada Gülen’in teslim alınmasıdır.
Süper güçler için bu “Dünya bir al gülüm ver gülüm dünyasıdır!”
Ya da, bu “teslim - tesellüm” nedeniyle, merhum Ecevit’e de o dönem kabinesinin üyesi sıfatıyla da arz ettiğim üzere, “Sakla samanı, gelir zamanı dünyası!”
“Öcalan’ın zamanı” İmralı süreci ile başlatıldı. Sonrası ise Suriye’deki iç savaş senaryolarına, Kobani’den bizim hendek savaşlarına, sonra da PKK ile DEAŞ, PYD, YPG gibi harflerle formüle edilen sürecin tozu dumanına karıştı.
Berberoğlu, 1 Mart tezkeresine vurgu yapıyor. Süleymaniye’de Türk subaylarının kafasına çuval geçirilmesini hatırlatıyor.
Devamını biraz da okurun arifliğine bırakıyor.
Öyle ya “Emperyalistler biraz da rövanşisttir!”
Süper gücün “Türkiye’yi eli kolu bağlı bir müttefik haline getirme süreci” FETÖ ile başlamadı elbet. “NATO’ya üye olduğumuz tarih” de diyebiliriz, “Kore’ye asker gönderdiğimiz yıl” da.
Bunun pek de önemi yok.
İsmet Paşa’nın dediği üzere “Büyük devletlerle ilişki kurmak, ayı ile yatağa girmeye benzer”.
***
Onlarda senaryo çok. “FETÖ” olmazsa “Sarraf” var.
Rıza Sarraf, ABD’nin “B” planıdır!