Türkiye'nin tek UNESCO tescilli jeopark alanı; volkanik tepeleri, kızgın lavların akarak oluşturduğu bazalt kaya denizleri ile yer bilimcilerin araştırmaları için adeta "açık laboratuvar" işlevi de görüyor.
Milyonlarca yıl önceki volkanik patlamalar sonucu yüzeye çıkan lavların oluşturduğu saha, doğal güzellikleri ve kaplıcalarıyla da turistlerin ilgi odağı olmayı sürdürüyor.
İzmir-Ankara kara yolundan geçenlerin uğrak noktası olan ve ziyaretçilerine benzersiz bir keşif imkanı sunan jeoparkta, volkan konileri ve lav kalıntıları arasında yürüyebilen turistler, sönmüş lavların üzerinde fotoğrafı çektiriyor, bazaltik lav parçalarını da hatıra olarak alabiliyor.
Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Kula-Salihli UNESCO Global Jeoparkı Koordinatörü Prof. Dr. Tuncer Demir, AA muhabirine, volkanik sahanın yer bilimcilere eşsiz araştırma imkan sunduğunu söyledi.
Bölgede Türkiye'nin en genç volkanlarının bulunduğunu dile getiren Demir, şöyle konuştu:
"Büyük bir alanı kaplayan sönmüş lav kalıntıları bölgenin jeolojik yapısını ilk günkü haliyle korumuş. Burada volkanizma yaklaşık 15 milyon yıl önce başlamış, günümüzden 2 bin 600 yıl öncesine kadar aralıklarla devam etmiş. Volkanizma sonucunda ortaya çıkan lavlar aslında bölgede geniş alana yayılarak önceki arazileri maskelemiş. Dolayısıyla o sahaları aşınımda korumuş. Adeta daha önceki jeolojik dönemlere delil teşkil edecek bütün buluntular bazaltik lav akıntıları altında muhafaza edilmiş. Bu bakımdan Kula yöresi, yer tarihinin arşivini içeren çok önemli bir bölge konumunda."
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi ve Jeomorfoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Hakan Yiğitbaşoğlu da Kula'nın kendileri için çok önemli bir coğrafya olduğunu belirtti.
Dünyadaki güzel volkanik örneklere burada rastlandığını anlatan Yiğitbaşoğlu, "Adeta dün gerçekleşmiş kadar canlı volkanik şekiller var. Bu nedenle burası laboratuvar gibi. O nedenle burada çalışmalar yürütüyoruz. Kula'daki volkanizmanın 'genç olması' nedeniyle bir gün tekrar canlanabileceğini değerlendiriyoruz. Elimizdeki bilgiler buranın insan ömrü için yakın bir zaman değil ama bir süre sonra tekrar canlanabileceğini bize anlatıyor. Bu bugünden yarına olacak bir şey değil, bu jeolojik anlamda binlerce yılı bulabilir. Ama burası dediğim gibi bir gün faaliyet gösterme olasılığına sahip." ifadelerini kullandı.