İşte o yazı... AK Parti’nin kendini yenileme sürecini başlattığı dönemin yapıtaşları bu hafta döşenecek. Kuruluşunun ön çalışmalarını yaptığı, partinin ilkelerini belirlediği ve kurucular kurulunun oluşturulduğu il olan Afyon’da.
Kurucu genel başkan Tayyip Erdoğan, ‘Cumhurbaşkanı’ unvanıyla, AK Parti’nin genel başkanı olarak yeniden katılacak Afyon toplantısına.
Vitrin değişikliklerinin bu toplantı sonrasında daha da hızlanması beklenebilir.
AK Parti değişti
AK Parti’nin şu aşamada böyle bir toplantıya ihtiyacı var.
İhtiyaç öncelikle anayasa değişikliği referandumuyla Türkiye’nin ‘cumhur-başkanlık sistemi’ne geçişinden kaynaklanıyor.
Değişiklikle Cumhurbaşkanı aynı zamanda partisine başkanlık yapma imkânını da elde etti.
Artık ‘lider partisi’ AK Parti.
Oysa partinin kurucu belgeleri farklı bir perspektif çizmekteydi. AK Parti kuruluşu sırasında öngörülen Türkiye tasavvurunu değiştirmiş bulunuyor.
Yetkilerin daha az elde toplandığı bir ülkenin siyasete egemen partisi şimdi AK Parti; bu sebeple kendisini de temelden değiştirmesi, ilkelerini yenilemesi ve bu haline uygun bir yapıya sahip olması da gerekiyor.
Afyon toplantısı hiç kuşkusuz 2001 yılında yine aynı ilimizde yapılan ilk kuruluş toplantısı kadar önemli.
Değişikliklerle 2019 dönemecinden başarıyla çıkma amacı güdülüyor. İlk yerel seçimde mümkün olduğu kadar çok sayıda belediye başkanlığı kazanmak, genel seçimde Meclis çoğunluğunu elden kaçırmamak ve cumhurbaşkanlığı seçiminde Tayyip Erdoğan’ı ikinci kez sandıktan çıkarmak AK Parti’nin hedefi.
Hedefe ulaşılması hem kolay, hem de zor.
En önemlisi, hedefe ulaşmak için alınmaya başlamış tedbirlerin istenilen sonucu doğurmaması ihtimali…
İlk sınavın yerel seçim olması bu ihtimali akla getiriyor.
AK Parti bu yıl yapılan (16 Nisan) anayasa değişikliği referandumunda 17 büyükşehirde sandıktan ‘Hayır’ oylarının önde çıktığı gerçeğiyle sarsıldı. Ağırlıklı olarak ‘Hayır’ oyu kullanılan iller arasında 1994’ten beri aynı eğilime kendisini yönetme izni vermiş olan Ankara ve İstanbul da var.
Yerel seçimde Ankara ve İstanbul’un AK Parti tarafından kaybedilmesi domino etkisiyle genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimini de olumsuz etkileyebilir.
Mevcut başkanların görevden ayrılması için baskıya uğraması bu yüzden; yeni yüzlerle karşısına çıkılacak insanların AK Parti’ye daha kolay oy vereceği düşünülüyor.
Doğru bir düşünce mi bu?
Kim bilebilir?
Churchill savaşta kazandırdı, seçimde kaybetti
Bugün Afyon’da buluşacaklar arasında 16 yıl önce partinin kuruluş belgelerine son şeklini vermiş oldukları halde dışarıda kalmaları uygun görülmüş isimler de yer alacak.
Onlar da davetli.
Şaşırtıcı.
Fakat daha şaşırtıcı olan, o isimlerin nezaketen yapılmış davete olumlu cevap vermeleri…
AK Parti kuruluş felsefesini yenileme arayışında bir lider partisi ve kuruluş sırasında belirlenmiş ‘kadro partisi’ olma özelliğinden uzaklaşıldığının tescili bu toplantıda yapılacak.
Artık kendilerine ihtiyaç duyulmadığını bilmesi gereken eski kadronun “Biz de varız” deme ihtiyacı hissetmesi şaşırtıcı.
İnsanlar sürekli karşılarında gördükleri siyasi tablodan bıkabiliyorlar.
Kendilerine yarar sağlayanlardan bile.
Winston Churchill İngiliz halkına 2. Dünya Savaşı’nda zafer yaşattı; imparatorlukların çözüldüğü bir dönemde o çözülmeyi en az zararla atlatmalarını sağladı.
İlk seçimde kaybetmekten kurtulamadı ama.
AK Parti ‘kadro partisi’ hüviyetiyle aynı âkıbete uğramaktan uzak kaldı.
İlk kez ‘lider partisi’ olarak halkın karşısına çıkacağı üç kritik seçimden nasıl bir sonuç alınacak?
Halkın seçim kararında, anayasa referandumuyla ‘lidere’ verdiği olağanüstü yetkilerden ancak bazısının sınırlı biçimde kullanıldığı bu ara dönemde yaşayıp gözlemledikleri rol oynayacak.
Bunu özellikle belirtmemin sebebi, seçim kampanyalarının ana eksenini ‘başkanlık sistemi – parlamenter sistem’ çatışmasının teşkil edeceğini düşünmem.
Seçimlerde halkın karşısına çıkacak muhalif siyasiler, ‘yeniden parlamenter sisteme dönüş’vaadiyle oy talep edecekler.
AK Parti Afyon toplantısında kampanyalarda kazandıracağı düşünülen bir strateji belirlemeye çalışacak.
Galiba zorluk da bu noktada: Ara dönem, hiç değilse şimdiye kadar, pek iyi geçmiyor.
Zihinlerimiz genellikle “Yeni olan iyidir” kabulünden yana çalışır. Ancak doğru olan, bir bebekten yüzü kırışık bir ihtiyara dönüşene kadar geçen yıllarda her insanda kalan tanınma özelliği gibi bir yenilenmedir.
AK Parti radikal değişim yolunu seçti.
Başarılı olursa, bu tarz yenilenme konusunda tereddüt geçiren başka ülkelerdeki partiler için de örnek teşkil edecektir.
NOT:
‘Sözcü’ gazetesi varolma savaşı verdiği için benimle ilgili tezviratlarına ses çıkarmak istemiyorum; gazetelerin/yazarların yaşama ve çizgilerini savunma hakları olduğuna inanıyorum çünkü.
Vartayı atlatsınlar onlarla sonra hesaplaşırız diye düşünüyorum.
Kendilerini savunmaları tamam da, yalan-dolana başvurmaları iyi değil. Bugün de eski yazılarımı saptırdıkları gibi bir de ‘fotoşop’ kurnazlığına başvurmuşlar.
Sözcü’nün fotoşop kurnazlığı
Ergenekon’da da şimdi de kimseyi bir yerlere fitlemedim.
Son 30 küsur yılının her günü halkın önünde geçmiş uzun bir yazı hayatım var; insanlar benim o tasvir ettikleri türden biri olmadığımı biliyor ve Sözcü’nün tezviratları aleyhlerine çalışıyor.
Farkında değiller, ama gerçek bu.
Hatırlatırım.