Fahrettin DAMGA yazdı...
3 Şubat 2018 Cumartesi günü Ankara Arena Kapalı Spor Salonu’nun önünden geçenler etrafta para kapmak için tek tük gelenlerin önünde şov yapan davulcular da olmasa neredeyse CHP Kurultayı’nın farkında olmayacaklardı.
Güvenlik güçlerinin kurultaya ilgisi CHP’lilerden bile daha fazlaydı.
Kurultay için gelen partililerin yüz ifadelerinden hem CHP’de bir değişim olacağına hem de iktidar için bir ışık göreceklerine dair bir ümit taşımadıkları da anlaşılabiliyordu.
Konuşabildiğimiz herkes Kılıçdaroğlu’nun mutlaka yeniden seçileceğini, Muharrem İnce’nin şansı olmadığını, Ümit Kocasakal ve Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun aday olmak için yeterli imzayı bile bulamayacaklarını belirtiyorlar, asıl mücadelenin PM listesinde yaşanacağını ifade ediyorlardı. Gerçi onların PM için öngördükleri değişim oranı %70 idi. Fakat sonuçlara bakılınca bu öngörünün de çok romantik olduğu ortaya çıktı.
CHP’lilerin Mustafa Kemal’in askerleri mi yoksa Mustafa Kemal’in yoldaşları mı oldukları yolundaki kafa karışıklığı salona da hakim görünüyordu. Öyle ki son günlerin tartışılan ismi yeni İstanbul il başkanı Canan Kaftancıoğlu salona girdiğinde tribünlerden atılan ‘’Mustafa Kemal’in askerleriyiz’’ sloganı yükseltilen müzikle bastırılmaya çalışıldı.
Zaman zaman gelen kulis bilgilerinde Muharrem İnce bir sürpriz yapabilir deniyordu. Fakat bana göre ağzıyla dillendirse bile, hal ve hareketleriyle buna kendisinin bile inanmadığı ortadaydı. Zaten Muharrem İnce üzerine yapışan ‘’Kılıçdaroğlu’nun tavşan adayı’’ algısını kolay kolay bozabilecek gibi de görünmüyor, böyle bir çabası yok gibi de sanki. Hatta halinden memnun bile diyebiliriz.
Muharrem İnce’nin Kılıçdaroğlu’yla danışıklı dövüş halinde olduğu, Kılıçdaroğlu’na karşı yükselebilecek gerçek bir muhalefeti engellemek için aday olduğu ve muhalefeti bertaraf ettiği yönünde çok dillendirilen bir iddia var. Muharrem İnce tıpkı şampiyonluk maçına hazırlanan boksöre idman veren boksörler gibi. Kılıçdaroğlu’yla arasındaki mücadele hiçbir zaman gerçek bir mücadele gibi görülmüyor. Muharrem İnce CHP’nin başına geçip partiye iktidar ümidi aşılayabileceği, iktidar alternatifi yapabileceği yönünde de bir imaj da vermiyor.
Diyebilirsiniz ki; peki o zaman, o kadar oyu nasıl aldı Muharrem İnce?
Ben parti içerisinde Genel Başkan’a karşı bir muhalefet yok demedim. Muharrem İnce’nin aldığı oylar kendisinden ziyade Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı yükselen muhalefetin ortak oyları. Bu tabii benim naçizane yorumum. Bana göre CHP’de Kılıçdaroğlu’nu alt edebilecek gerçek muhalefet hala tam olarak yüzünü göstermiş değil. Her ne olursa olsun 2019’a giden yolda bu tarz bir kafa göstermeyi de yapmayıp ilk başarısız seçimde yani onlara göre doğru zamanda bu hamleyi yapacaklardır. Bu kesimin de parti içi ittifakı geliştirerek Selin Sayek Böke-İlhan Cihaner ikilisinin ön olanda olduğu ‘’Sol Cesaret’’ grubu olduğunu düşünüyorum.
CHP içerisindeki Ulusalcı-Kemalist grubun parti içi mücadelede artık avantajını kaybettiğine hatta aleni bir şekilde tasfiye edildiklerine ve bu kurultaydan sonra yeni bir arayışa gireceklerine dair emareler çok açık. Bu noktada ortaya çıkan sonucun İYİ Parti’yi heyecanlandırdığını ifade etmemek olmaz. Zira yapılan kamuoyu araştırmalarında İyi Parti’nin en çok CHP’den seçmen devşireceği ortaya çıktı. Bu yüzden olsa gerek ki CHP yönetimindeki İyi Parti’ye olan sempati dip yapmış durumda.
Kılıçdaroğlu’nun Ulusalcı-Kemalist kesimin yükselen sesine kulak tıkamasının sebebi de kendisine muhalif olan bu kesimin 2 blok halinde gidilecek 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ne olursa olsun Recep Tayyip Erdoğan’a oy vermeyeceğine yani karşı bloğa dahil olamayacağına dair olan inancıdır. Yani Kılıçdaroğlu ve parti yönetimi ‘’partiden ayrılıp yeni parti kursalar da, İyi Parti’ye oy verseler de 2019 seçimlerinde aynı kulvardayız, bu da bizim için kayıp sayılmaz. Üstelik parti içinde daha rahat hareket ederiz’’ diye düşünüyor olmalı.
Kılıçdaroğlu marjinal sol partilerin ve özellikle HDP’nin mirasını da sahip çıkma peşinde ve buna dönük hamleler yapıyor. Ön plana çıkartılanlar isim isim değerlendirildiğinde kavgaya dönük bir tahkimatın yapıldığını görmek zor değil.
Kılıçdaroğlu ‘’Bana sokakta polise direnecek, TOMA’ların karşısında duracak il başkanı lazım…’’ ifadesiyle İstanbul İl Başkanı’nı değiştirerek başlattığı süreci kurultayda yaptığı konuşmada sokak hareketlerini toplum nezdinde meşru ve haklı gösterecek bir dayanağa ihtiyaç duyduğu için artık sahte olduğu belli olan Atatürk’ün Bursa Nutku’na atıf yaparak tamamladı ve yeni sürecin işaretlerini verdi.
Kılıçdaroğlu ‘nun sözde Bursa Nutku’na atıf yaptığı kısım aynen şöyle;
Ben 15 Temmuz darbe girişiminden önce “demokrasiye yapılacak ihanetler karşısında direnme hakkımızı kullanacağım” dediğimde bütün saldırılar üstümüze gelmişti. Şimdi tarih bizim yanımızda, tarih bizi doğruladı. Kim despot bir yönetimi izliyorsa halkın direnme hakkı vardır ve direnme hakkı kutsal bir haktır. Direnme hakkının kaynağı Mustafa Kemal Atatürk’ün Bursa Nutku’dur. 1933 yılında Bursa Nutku’nda Gazi Mustafa Kemal Atatürk şunu söyler, “Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi eserini koruyacaktır” diyor Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Ve şöyle söylüyor bu büyük devrimci Gazi Mustafa Kemal Atatürk, “Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım diyecektir”. İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği budur” diyor Gazi Mustafa Kemal Atatürk.
Anlaşılan o ki; 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi CHP sokağı hareketlendirme üzerine hazırlık yapıyor ve bu kurultayda o işi becerebilecek parti yönetimini oluşturdu. CHP bunu denese bile toplum nezdinde nasıl bir karşılık göreceğini elbette zaman gösterecek.
Kurultayda sözde Adalet Yürüyüşü’ne atfedilen değere bakınca yeni denemelerin yapılmaya çalışılacağını anlamak zor değil. Fakat ironi şu ki; sözde Adalet Yürüyüşü’ne dair sinevizyon gösterisiyle birlikte tribünlerden ‘’Hak,Hukuk,Adalet’’ sloganları yükselirken, 49 mükerrer oy numarasıyla daha oy kullanılmadan Kılıçdaroğlu’nu yeniden Genel Başkan seçtirmeye çalışanlara Muharrem İnce ‘’Adalet istiyorum’’ diye sesleniyordu.