Elönü sorduğu soruya kendisi cevap vererek ortaya çıkacak iki yüzlülüğü şu ifadelerle anlattı: "Ah siz sabahları kalkınca iki yüzünü de yıkamaya kalkan, tek makyöze iki yüz makyajı yaptırmak zorunda kalan 2 yüzünü de tek astara geçirenler evet siz! Semih Kaplanoğlu o eli sıkmasaydı ne olurdu? Yobazlık,gericilik, köhnelik üzerine potpori yapıp sokaklara dökülürdünüz."
İşte Esra Elönü'nün "Geç ergenliğin Meltemi" başlıklı yazısı:
Eğer elimde hurdaya çıkmış kelimeler varsa kelepirden kime yazayım diye düşünürüm. Bir de misafir geldiğinde raflardan indirdiğimiz porselen tabaklar gibi özenli kelimelerim vardır herkese harcamam.
Şimdi eskiciye versem karşılığında mavi leğen bile alamayacağım bir zihniyeti yazmak zor geliyor ama eğlencesine karalayacağım..
Hiç öyle cümle izdihamına dalmadan kestirmeden şöyle konuya girsek. Uluslararası Adana Film Festivali'nin önceki gün düzenlenen ödül gecesinde sunuculuk yapan Meltem Cumbul, en iyi yönetmen ödülünü kazanan Semih Kaplanoğlu'nun elini sıkmadı.
Evet haber bu. Çok sevindim. Meltem Cumbul Semih Kaplanoğlu’nun elini sıkmadığına göre o ellerden daha nice güzel filmler göreceğiz demektir.
Geç ergenliğin meltemi böyle olur estiğini zannedersin lakin yaprak kıpırdamaz.
Ve gürül gürül coşan can alıcı soru gelir “ Sen kimsin”..
Kendini hakikatle güncelleyen bir yönetmenin elini eski sürüm ekran kartı sıkmamışsa bu sanat hijyeni adına mükemmel ötesi.
İşte böyle oluyor aziz kardeşler, barış diye böğürüyorlar lakin asfalt sakızı gibi de eziliyorlar. Raf ömürleri bitince gaf ömürleri uzuyor.
Hırçınlığın ve yenilginin adı duruş sergiledim oluyor lakin tek frikik de omurgasızlıkları aşikar!
Cumbul cemaat tosladıkları duvarda bile tek imzaları yok! Karakter bu, saç değil ki iki tel olsa da şekil veresin o hesap!
Son kullanma değil son kinlenme tarihinin yazıcıları! Karaktersizliğin mükemmel oyuncuları, adamlığınsa figüranları! Hay Allah.. Hatun bir şeylere kızmış ne yapsak?
Sirensiz ambulans gibi, sevdiğine araba tamponuna yazdığı akrostiş şiirle mesaj veren apaçi gibi pozlar kesip biçiyor.
Yahu o şımarık debelenmelerinle Pazar limonu olsan ancak yedekte sıkılırsın. Bu yüksek bütçeli karakter züğürtlüğünüz nedendir? Sen kimsin. O büyük setlerde yapamadığın oyunculuğu, elinde tek sıkımlık mendili kalmış emekli halaycı gibi pistlerde sergilemeye kalkıyorsun.
Yahu Gündem sizi çoktan unutmuş hatta gömmüş gıcırdamaya başlamışsınız ortam artistliği yapayım da manşetler beni görsüncü tavrınız hala tavan!
Peki soru gelsin “ Semih Kaplanoğlu senin elini sıkmasaydı” ne olurdu.
Ah siz sabahları kalkınca iki yüzünü de yıkamaya kalkan, tek makyöze iki yüz makyajı yaptırmak zorunda kalan 2 yüzünü de tek astara geçirenler evet siz! Semih Kaplanoğlu o eli sıkmasaydı ne olurdu? Yobazlık, gericilik, köhnelik üzerine potpori yapıp sokaklara dökülürdünüz.
Ağaç bulan geziye, bulamayan evindeki maydanoza sarılır ortalığı inletirdiniz.
Ahh siz!
Ne diyeyim, sütün balın yumurtanın yönetmeni de ucuzluktan ölen serpme kahvaltı tabağına el uzatmış.. Sıksa ne sıkmasa ne.. Adam film üçlemiş sen de hazmedemiyorsan yavaş yavaş ikile..
Hadi Eyvallah..