Duayen Rahmi Turan yazdı!
İç ve dış olayların ağırlığı, Reza Zarrab davası, Man Adası’ndan fışkıran milyonlar, Kudüs olayları derken ekonomiyi unuttuk… Daha doğrusu “Acı acıyı, su sancıyı bastırır” derler ya…
ABONE OL
Siyasetteki korkunç olaylar bizlere açlığımızı bile unutturur gibi oldu…
Kim bilir, iktidarın amacı da budur belki… Dış olaylarla, milli duygularla halkımızı oyalamak, içeride yaşanan olumsuzlukları unutturmak!
Reza Zarrab davasıyla tüm dünyaya bir kez daha rezil olduk…
Uluslararası dolandırıcı Reza, New York’taki mahkemede, Türkiye’de kimlere ne kadar rüşvet verdiğini bir bir açıkladı, bazı belgeler gösterdi, jüri üyeleri onu hayret ve dehşetle dinledi. Hepsi de herhalde “Şu Türkiye ne müthiş bir ülkeymiş… Bu ne para bolluğu böyle?” diye şaşırmıştır!
Ülkemizde 45-50 milyon Euro rüşvet aldığı belirtilenler hakkında en ufak bir işlem yapılmazken, küçük bir soruşturma bile açılmazken, iktidarın CHP’li Belediye Başkanları’na saldırması manidardır.
***
AKP, ülkeyi gerdikçe geriyor… Bu gerginliğin hiç kimseye faydası yok!
Her yanımız düşmanla sarılı…
Böyle kritik bir coğrafyada, gözü dönmüş, azgın dış düşmanlara karşı birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımızın olduğu bir dönemdeyiz…
AKP, bu gerginlik politikasından vazgeçmek zorundadır.
İstanbul Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi’nin, İçişleri Bakanlığıtarafından görevden alınması CHP Genel Başkanı’nı doğal olarak kızdırdı.
Kılıçdaroğlu: “Reza Zarrab’ın önüne yatanlara, dolar istifleyenlere neden bir şey yapmadınız? Yolsuzluklara susanlar bizden hesap soramaz! Adaletin olmadığı yerde zulüm olur!” diye tepki göstermekte haksız mı?
Gelelim ekonomiye… Karnını doyurmaya çalışan halkımızın sıkıntılarına bir bakalım…
Ülkemizde 20 milyon insan açlık sınırında yaşıyor.
Üretici perişan, çiftçi kan ağlıyor.
Tarımda kendi kendimize yeten bir ülke konumundan çıktık, elin oğlundan ithal ettiğimiz ürünlerle karnımızı doyurmaya başladık.
Bugün dünyanın 126 ülkesinden tarım ürünleri ithal eder durumdayız!
Müsaade ederseniz, son dönemin en iyi, en başarılı genç ekonomi yazarlarından biri olan Murat Muratoğlu’nun SÖZCÜ Gazetesi’ndeki “Ülkede kıtlık mı var?” başlıklı ilginç köşe yazısını sizlerle paylaşmak istiyorum.
***
“Daha geçen hafta kuru fasulye, barbunya, nohut ve börülce ithalatında gümrük vergileri sıfıra indirildi.
Bu ne demek biliyor musunuz?
Ülke kendini doyuramıyor, yeteri kadar üretilemiyor, el âlemin çiftçisine para ödeniyor.
Türkiye’nin kısıtlı kaynağı yurt dışına gönderiliyor demek! Sonra da ülke neden fakirleşiyor?
***
Tarımda ithalat dediğin de öyle üç-beş dolar değil. Son 14 yılda Türkiye yağlı tohum ve türevleri ithalatına 27 milyar dolar ödedi.
Yine aynı dönemde 18 milyar dolarlık hububat ithal edildi. Pamuk üreticisi Türkiye bu süreçte 17 milyar dolarlık pamuk lifi ithal etti. Toplam bakliyat ithalatımız 3,5 milyar doları geçti.
***
Bakın, Türkiye 126 ülkeden sebze ve meyve ithal ediyor, çil çil dolar ödüyor. Dünyada kaç ülke var ki zaten?
Sanki ülke kıtlık çekiyor, adını bile bilmediğimiz ülkelerden gıda almak zorunda bırakılıyor.
Yahu börülceden bahsediyoruz. Bu ülke neden ‘Sıfır gümrükle’ börülce ithal eder ki?
Yetiştiremiyor muyuz börülceyi? O kadar mı bilmiyoruz bu işi?
***
Biz hissetmiyoruz ama dünyada gıda fiyatları 2011 yılından beri ciddi ciddi düşüyor.
Her geçen gün daha da ucuzluyor. Türkiye’de ise gıda fiyatları devamlı katlanıyor. Sahi, nasıl oluyor?
Son iki ayda dünyada süt ve süt ürünlerinin fiyatı yüzde 9 oranında geriledi.
Bizde ne oldu biliyor musunuz? Aynı dönemde ortalama yüzde 10 arttı.
Memura yapacakları zammı açıklıyorlar, tereyağının fiyatı memur zammının 6 katından fazla artıyor. Eriyen tereyağı değil maaşlar oluyor!
***
Lakin bizimkiler uyanık! Enflasyon hesaplamasında gıda fiyatlarının ağırlığını 4 puandan fazla düşürdüler ki, oranları fazla yansımasın, sepette ağırlık yapmasın, enflasyon yüksek çıkmasın…
Zira işi ciddiye alıyoruz ayağıyla göstermelik ‘Gıda Komitesi’ kurdular. Arada bir Başbakan Yardımcısı’nın başkanlığında toplanıyorlar. Sahi ne iş yapıyorlar? Söyleyeyim: Komite toplandı, gıdada ithalatın önünü açan kararlar aldı, dağıldı. Toplanmasa daha hayırlıydı!
***
Ülkede raf fiyatını çiftçi kazansa her biri özel şoförlü makam arabasıyla tarlaya giderdi. Oysa çoğu sürünüyor.
Tarlayı ekenler cebinden çıkan mazot, elektrik, tohum, gübre, ilaç, sulama parası ile baş başa kalıyor. Artan maliyetlerle işi yürütemeyince de bırakıp gidiyor. İthalat için aranan sebebe bu sayede ulaşılıyor. Kim bilir kimler bu ithalattan çuvalla para kazanıyor!
***
Sigara ve alkol zararlı diye devamlı zam yapılıyor. Maksat fiyatı arttırıp halkı kötü alışkanlıklardan korumaktır. Peki, gıda fiyatlarındaki artışa ne mazeret bulacağız?
‘Dış mihraklar gıda üzerinden yükleniyorlar milli birlik ve beraberliğimize’ mi diyeceğiz?
Yoksa obezite ile mücadeleyi mi öne süreceğiz?
Peki, işi bilmeyen kötü yöneticiler tarafından yönetildiğimizi ne zaman fark edeceğiz?”Ülkede kıtlık mı var?