Sayın Uğur Dündar ile yaptığımız ve 26 haziran 2024’de yayınlanan röportajımızda manşet,
"İmamoğlu'nun başında Demokles'in kılıcı sallanırken, normalleşme olmaz!”dı.
Daha sonra Talât Atilla’nın Ekrem İmamoğlu ile ilgili “ahmak davası!”nın istinaf mahkemesi tarafından onandığı haberinin CHP ve ona yakın medya tarafından son on güne kadar görmezden gelinmeye devam edilmesi üzerine..
Geçtiğimiz cumartesi yine Dündar’la Sözcü’de yaptığımız röportajda bu defa dedim ki:
“İmamoğlu mahkum olursa milletle yargı arasında onulmaz bir yara açılır.”
***
Bugünkü gelişmelere bakınca da anketlerde tarafsız seçmen sayısının birinci parti olma yolunda yükselmesinin nedenini daha iyi anlamaya başladım.
Çünkü ana muhalefet partisi bölünmüşlük ve istikrarsızlık görüntüsü veriyor.
Örneğin İmamoğlu ile ilgili ne yapacağını bilemeyen veya savsaklayan bir yapı var.
Önce CHP Genel Başkanı Özgür Özel, New York’a bana göre artık hiçbir önemi kalmamış olan Sosyalist Enternasyonal toplantısına giderken bir soru üzerine…
“Biletim cebimde… Ekrem Bey aleyhinde bir karar çıkarsa hemen döneceğim” dedi…
Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftçi de, “Biz zaten düzenli toplantı yaparak hukuki süreci izliyoruz” diye açıklama yaptı.
Sanki hukuki bir süreç var!..
Bu bana hekimlik yıllarımda şahit olduğum bazı hastaların en yakınlarının, “Önemli bir şey olursa bizi ararsınız” diyerek çekip gitmelerini hatırlattı.
Tercümesi şuydu: Hastamız öldüğünde ararsınız.
***
Peki İmamoğlu’nun mahkûmiyet kararını istinaf mahkemesinin onayladığını 43 gün önce ilk kez yazan gazeteci Talât Atilla kimdir?
Önce şunu söyleyeyim; Sağlık Bakanlığı Müsteşarlığım döneminde sağlık muhabiri olan birçok gazeteci ileriki yıllarda medyamızın önde gelen simaları oldular. Turktime.com adlı internet gazetesinin sahibi olan Talât Atilla bunların en önde gelenlerindendir.
Hâlâ muhabir gibi çalışır ve haber kovalar.
Yani…
Niteliklerini bildiğim için ilgili makalesini görünce kendisini hemen aramıştım.
Bugün yine aradım ve “Söz konusu haberinin çıkması üzerine, bugüne kadar CHP Genel Merkezi’nden veya İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni yöneten siyasilerden kim aradı?” diye sordum.
“Hayır hiç arayan olmadı” cevabını alınca.
Şaşkınlıkla ağzımdan bir anda, “Vah vah! İmamoğlu’nu cami avlusuna mı bırakıyorlar?” sözcükleri döküldü.
***
Peki ne yapılmalıydı?
İlk günden haber ciddiye alınmalı…
Özgür Bey yurt dışına çıkmak yerine en az yüz bin kişinin katıldığı bir miting ile bu defa İstanbul’dan Ankara’ya “Adalet yürüyüşü” yapmalıydı.
Dağa taşa kurda kuşa adaletsizlik anlatılmalıydı.
Geç mi kalındı?
Sanmam!
Çünkü dönüş bileti cepteymiş.