Depresyondaki bir arkadaşınız omzuna yaslanmış ağlarken size “bulaşan” bir şey değil. Duyarlılık oranınıza, dirayetinize, genetik kökenlerinizden geçmiş yaşamınıza ve yaşadığınız kaygı seviyesine dek pek çok etkene bağlı.
Yaklaşık on yıldır, sağlıklı ve sağlıksız davranışlarımızın “bulaşıcı” olduğunu biliyoruz; şayet arkadaşlarınız fazla sigarayı içiyor veya aşırı yemek yiyorsa, sizin de aynı şeyleri yapma ihtimaliniz yüksek demektir. Beklenmedik birçok zararlı davranış, Böyle bir durumda intihar bile zincirleme olarak yayılabilir.
Depresyon, kötümserlik, sürekli biçimde memnuniyetsizlik, hayata dair planların gerçekleştirilememesi ve genel bir öfke hali gibi çeşitli sağlıksız tutum ve davranışlarla beraber gözlemlenir. Yanı sıra, bu davranışların (ve onları ortaya çıkaran olumsuz inançların) insandan insana iletilebileceği fark edildi. Depresif lise öğrencilerinin oda arkadaşları, depresyondaki ebeveynlerin çocukları ve depresyondaki insanların eşleri, yaşadıkları depresyon belirtilerini birçok defa dile getirmiştir.
MUTSUZLUK BULAŞICIDIR
Ve sadece her gün gördüğünüz ve üzerinizde doğrudan etkisi olan insanlar değil, belirtiler aslında üç farklı düzeye kadar yayılabilir. (Eğer aktör Kevin Bacon depresyondaysa, Hollywood’un tamamı bundan etkilenir.)
2014 yılında yapılan ve üniversitede yurdundaki oda arkadaşlarıyla ilgili bir çalışmayı ele alalım: Araştırmacılar, yeni tanışan oda arkadaşı çiftlerden 100’den fazlasıyla önce odaya taşınma esnasında ve sonra da ilerleyen üç ve altı aylık periyodlarda tekrar görüştüler. Diğer şeylerin bir yana, öğrencilerin depresyon belirtilerini ve bunların tekrarlanma eğilimlerini de incelediler; duyguların bulaşıcı olma eğilimi taşıdığını ve kendilerini iyi hissetmemelerinin sebep ve sonuçları üzerinde takıntılı davrandıklarını keşfettiler.
Elbette, depresif oda arkadaşıyla birlikte yaşayan öğrenciler de depresyon tehlikesini önemli oranda artıran eğilimler geliştirdiler. Açıkça ifade edersek, depresyon belirtilerinin kendileri bulaşıcı değildi; ancak düşünme biçimleri bulaşıyordu. Odaya yerleşilmesinden altı ay sonra, oda arkadaşlarından fırtınalı bir düşünce biçimine “yakalanan” öğrenciler, düşünce biçimine yakalanmayan öğrencilerin iki katı oranda depresyon belirtileri gösteriyordu.
2015 yılında yapılan araştırma, en azından laboratuvar koşullarındaki fareler üzerinde, depresyonun bulaşıcı olabileceğini ortaya koydu. Bilim insanları, birkaç hafta süresince fareleri tahmin ve kontrol edilemeyen stres kaynaklarına maruz bırakarak, depresyona girmelerine sebep oldular; bu durum, insanlardaki kronik stresle bir benzerlik taşıyor. Farelerle ilgili deneyde, ışıkların 48 saat boyunca açık bırakılması ve farelerin uyudukları yerlere su dökülmesi gibi bir takım koşullar yaratıldı. Bu stres kaynakları fareleri depresyona sokmak için yeterli oldu: Sonuç olarak, örneğin şekerli suya daha az ilgi gösterdiler; şekerli su, bir laboratuvar faresinin en sevdiği şeydir. Bu “anhedonia” (keyifsizlik hali), insanların yanı sıra, göründüğü kadarıyla farelerde de belirgin bir depresyon işaretiydi.
Fareler depresyona girdikten sonra, araştırmacılar ortama yeni bir oda arkadaşı ekleyerek, iki depresif fare ile yeni gelen ve depresyon belirtisi göstermeyen fare beraber gözlemlendi. Neticede, depresif bir fareyle birlikte yaşamanın sıçanlar açısından bile gerçekten de iç karartıcı olduğu sonucuna ulaştılar. Birkaç hafta sonrasında, yeni gelen fare de depresyondaki türdeşleriyle aynı belirtileri sergilemeye başladı.
OLUMSUZ DUYGULAR ZAMANLA ETKİLİ OLUR
Bunun gibi kontrollü bir deneyi insanlarla gerçekleştiremeyiz (zira hiç kimse araştırmacıların evlerine gelip yataklarına su dökmesine izin vermez), ancak anlamlı bir sonuca ulaşabiliriz. Olumsuz bir bakış açısı, zaman içinde ikna edici hale gelebilir. Depresif oda arkadaşınız veya eşiniz memnuniyetsiz, kendi içine dönmüş, duyarsız ve kötümser birisiyse, siz de bu olumsuz duygulara kapılabilirsiniz.
Bu durum, hayatınızdaki depresif insanlarla daha az vakit geçirmeniz gerektiği anlamına mı gelir? Bunun cevabını sadece siz verebilirsiniz; diğer yandan, onlarla etkileşime devam ederken, sevildiklerini hissettirecek biçimde iletişim kurmak için çaba harcayın; sizin için değerli ve sevilmeye lâyık olduklarını ve daha iyi hissetmeyi hak ettiklerini hissettirin. Onları profesyonel yardım almaya teşvik edin; ancak, bu ilk adımı atmanın onlar açısından muazzam bir cesaret (ve sizin göstereceğiniz uzun süreli sabrı) gerektirebileceğini unutmayın. Elbette, aynı zamanda şunu da hatırlayın: Sevdiklerinizi tek başınıza kurtaramazsınız. Kontrol altında olmayan bazı değişkenlerle yüz yüzesiniz ve durum, kendinizi korumaya öncelik vermeniz gereken bir hale gelebilir. Depresyon; beslenme, kişisel temizlik ya da en önemlisi yardım almaya dönük harekete geçmeyi güçleştiren, bu isteğe dair herhangi bir kıvılcımı yok edebilen bir ruh hali içerir.
Daha fazla yardımcı olabilecek bir bilgi, sadece depresif halin bulaşıcı olmadığıdır: Olumlu duygu ve düşünce biçimleri de benzer biçimde bulaşıcı olabilir. Bir spor faaliyetinde veya konserdeki heyecanın insanlara yayılışını, bir yoga seansından sonra görülen sakin ve bir gülümsemeyle paylaşılan aktivitenin olumlu duygusunu ve elbette sevdiğiniz birine sarılmanın yarattığı sıcak duyguları bir düşünün. Aslında, yukarıda aktarılan oda arkadaşı çalışmasında, düşünme biçimi daha olumlu olan bir oda arkadaşıyla aynı odaya yerleşen yeni öğrenciler, daha sağlıklı düşünme biçimini de “yakaladı.”
Bu sebeple duyguların bulaşıcı olduğunu biliyoruz: Eşiniz ya da arkadaşınız sizi sadece olumsuz duygulara sevk eden bir etken değildir; depresif düşüncelere yatkınlığınızı koyu bir umutsuzluğa götürmede olduğu kadar, size güçlü bir destek sunarak dirayetli durmanıza yardım etmede de büyük bir rol oynayabilir.
(GazeteDuvar)