Harvard, Stanford ve Southampton üniversitelerinde görevli, tamamı kadınlardan oluşan uzmanlardan oluşan bir ekip, erkeklerle kadınlar arasında var olan ve yeterince anlaşılmayan "uyku açığı" hakkında son on yılda yayınlanan düzinelerce akademik makaleyi inceledi.
Birçoğu, kalp atış hızını ve uyku düzenini izleyen bileğe takılan akıllı dijital cihazları kullandı.
Sonuçlar, kadınların uykusuzluk yaşama olasılığının neredeyse yüzde 60 daha fazla olduğunu gösterdi. Uyku kalitelerini erkeklere göre daha düşük değerlendiriyorlar ve daha çok kötü geceler geçirdiklerinden şikayet ediyorlar.
Daha derin deneyler, hayatın ritmini belirleyen sirkadiyen ritim açısından da cinsiyetler arasında farklılıklar olduğunu ortaya çıkardı.
MELANİN HORMONU KADINLARDA DAHA ERKEN SALGILANIYOR
Konu uyku olduğunda, vücut çevresel işaretlere tepki vererek, uykuya hazır hale getirmek için gözlerimizi kapatmadan önceki saatlerde çekirdek sıcaklığımızı düşürür.
Dahili olarak vücut, bizi uykuya göndermeye yardımcı olan bir hormon olan melatonin hormonunu da daha fazla salgılar.
Yeni analizdeki araştırma, melatoninin kadınlarda erkeklerden daha erken salgılandığını ortaya çıkardı.
Görünüşe göre çekirdek vücut ısısı da aynı modeli izliyor ve kadınlarda daha erken zirveye ulaşıyor.
Araştırmacılar, Sleep Medicine Reviews dergisinde yayınlanan bulgularının, uyku ve sağlıkta "seksin oynadığı önemli rolü" gösterdiğini belirtti.
Çalışmada yer alan Stanford merkezli psikiyatri uzmanı Dr. Renske Lok, "Bu altı dakikalık fark küçük olsa da anlamlıdır. Merkezi vücut saati ile uyku/uyanıklık döngüsü arasındaki uyumsuzluk kadınlarda erkeklere göre yaklaşık beş kat daha fazladır."
"Birinin saatinin sürekli olarak altı dakika daha hızlı veya daha yavaş çalıştığını hayal edin. Günler, haftalar ve aylar boyunca bu fark, iç saat ile ışık ve karanlık gibi dış ipuçları arasında gözle görülür bir yanlış hizalamaya yol açabilir." dedi.