Can Gox: Arabesk isyanın dilidir
Son teklisinde sevenlerinin karşısına Müslüm Gürses’in “Senden Vazgeçmem” adlı şarkısına yaptığı cover ile çıkan Can Gox, “Arabesk müzik halk dili, sokak dili, bağrımızdan kopan isyanın dile gelmiş şarkılaştırılmış halidir” dedi.
ABONE OL
Öykü Özfırat'ın sorularını yanıtlayan Can Gox'un BirGün'de yer alan söyleşisinin bir bölümü şöyle:
Yeni single’ınız “Senden Vazgeçmem” bir Müslüm Gürses yorumu. Nereden çıktı bu fikir?
Aslında bu fikir her zaman vardı bende. 3- 4 sene önce “İtirazım Var” yaptık. Müslüm Baba her zaman gönlümüzde yeri olan hayatımızın önemli zamanlarını paylaştığımız bir abimiz. Artık aileden biri haline dönüşmüş bir sanatçı. Bu yüzden bir selam göndermek istedik her zamanki gibi cennete. Neşet Ertaş’a da gönderiyoruz, Cem Karaca’ya da Barış Manço’ya da gönderiyoruz. O kervana Müslüm Baba da katıldı. İnsanlara hatırlatmaya da devam edeceğiz çünkü çok önemli insanlar. Bu artık bir borç değil görev haline dönüştü bizde. Alt jenerasyonlara Türkiye’nin önemli yerlerinde bulunan müzisyenleri hatırlatmak gibi bir görevimiz var.
Özellikle bu şarkı olmasının bir sebebi var mı peki?
“Senden Vazgeçmem” özel bir şarkı. Hem söz olarak hem de beste olarak bizim de çok hoşumuza giden bir şarkıydı. Hissiyat, söylenebilme seviyesi… Çünkü Müslüm Gürses söylemek kolay değil. Biz de Müslüm Baba’dan elimizden geldiğince yapabileceğimiz bir şarkıyı seçtik. Ağır bir halterin altına girmektense “Senden Vazgeçmem” açıkçası daha bana uygun oldu. Sert bir şarkısına girsem yapamazdım.
Daha önce de Neşet Ertaş, Ahmet Kaya gibi isimlerin şarkılarını cover yapmıştınız. Şimdi de Müslüm Gürses eklendi. Bu isimlerin sizin için önemi nedir?
Tabii ki bir Ahmet Kaya’yı bir Cem Karaca’yı alt jenerasyonumuzun hatırlamaması mümkün değil. Fakat hatırlatılmazsa insanların gidip de tekrar Cem Karaca araştırması zor bu dönemde. Araştırmıyorlar. Müziği sadece moda olarak görüp ne revaçtaysa onu dinledikleri için biraz ittirip insanların önüne sunmak gerekiyor.
Müslüm filmini izleyebildiniz mi?
İzledim tabii ki.
Nasıl buldunuz? Müslüm Gürses baya bir gündeme geldi son dönemlerde…
Şarkıyla çok denk geldi çünkü biz yaklaşık bir senedir falan bu şarkı üzerinde uğraşıyoruz. Kolay olmuyor hem konser yoğunluğu var hem de evlilik hazırlıklarım vardı. Derken stüdyoya girme aranje aşaması falan baya bir zaman aldı. Ama filmle denk geldi sadece. Niye Müslüm yaptın filme mi denk getirdin derlerse biz onu sadece bu şarkısıyla yapmadık daha önce de İtirazım Var’ı yapmıştık. Onun için Müslüm Baba bize sadece projelerle hatırlatılan ya da projelerle gündeme getirilmek istenen bir adam değil benim için. Filme dair de eleştiriler okuyorum. Film gayet güzel bence. Dünya standardında biyografik filmler bu şekilde çekilir. Ve eleştirileri Timuçin hak etmiyor. Çünkü Müslüm Gürses’in sesinden olsaydı o şarkılar Timuçin’in kendi sesiyle konuşması biraz tuhaf olacaktı. Ayrıca kendince güzel yorumlamış bence. Bazı şarkılarda hissetleri farklı olabilir. Kimse Müslüm Gürses olamaz. Bence iyi bir iş yapmış. Müslüm Gürses söylemek zordur. Aynısını hissetmek zordur. Müslüm Baba’nın yaşantısı dolayısıyla herkesin hayatı farklı. Eğer bu film olmasaydı Müslüm şarkılarını cover’lasaydı Timuçin daha da alkış toplardı.
Arabeske yeniden bir ilgi artışı var diyebilir miyiz sizce? Varsa nedenleri neler olabilir?
Türkiye’nin bir şeyler söylemeye ihtiyacı var demek ki. Çünkü arabesk müzik halk dili, sokak dili, bağrımızdan kopan isyanın dile gelmiş şarkılaştırılmış hali. Çünkü sözlere bakarsanız hem protest yanı da var, isyankâr bir yanı var. Bir de gerçek. Çoğu arabesk şarkıda ben edebi bir dil görmedim. Patır patır söylemiş adamlar. Derdim bu arkadaş, ortada demişler. Bir derdi çeken insanın etrafında o derdi çeken yüzlerce kişi oluyor. Çünkü kimse şatolarda yaşamıyor. Aynı çileyi çektiği için aynı derdi anlattığı için arabesk bugün tekrar yükselişe geçmiş olabilir.
Son dönemlerde Anadolu Rock için de bir popülerleşme dönemi başladı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Son dönemlerde Anadolu rock değil Anadolu popülerleşmeye başladı. Neden? Çünkü Retro… Herkes bir çıkış arıyor çünkü çok dejenerasyon var. Bu dejenerasyon nasıl olur, muhafazakarlaşmakla değil sahiplenmekle geleneği göreneği. Biz hiçbir zaman reddetmedik. En azından bir sokakta dolaştığınız zaman bir Anadolu şehrine gittiğiniz zaman oradaki örf adet ve geleneği saygı içerisinde öğrenmemiz gerekiyor. Çünkü bunlar toprağın getirdiği nimetler bize. Bunun da farkında değildik şimdi de farkına varıp yeniden sahiplenmeye çalışıyoruz. Kendi geleneğimizi öğrenmeye çalışıyoruz. 80’lerden sonra serbest piyasa gelip markalaşmaya başladıktan sonra her şey, şimdi bir yere dayandı artık. Onun için Anadolu çok önemli. Bana şey diyorlar Anadolu Blues’sun sen. Türkünün dili dini ırkı rengi olmaz. Hepsinin içinde ter emek ve sevgi var. Şehir hayatından sıkılmadınız mı? İzmir göç aldı 400 bin kişi. Ben belki bir sahil kasabasında balık tutmak için kaçmaya çalışacağım belki 5-6 sene sonra.
Yurt dışında da aslında Selda Bağcan gibi isimler keşfedildi…
Tabii açıldık. Selda Bağcan ne yapıyor? Caz mı söylüyor? Selda Bağcan grubuyla biraz daha günün şartlarına uydurarak yeni bir sentez oluşturdu ve muhteşem bir şey yapıyor. Ben de gidip izliyorum aralarda çaktırmadan zıplıyorum eğleniyorum. Ben de hayranıyım kendisinin. Dünyanın en güçlü seslerinden birisi. Bağrımızdan kopan bir insan daha. Allah uzun ömürler versin tabii sakın bizi üzmesin.
Popüler kültürün müzikteki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Müslüm Baba popüler miydi sizce?
Şimdi pop ve popüler çok farklı. Müslüm Baba popülerdi. Saklayanı da vardı dinlemiyorum diyenler evinde dinliyordu. Popüler olmak zararlı bir şey değil. Ama popüleriteyi nasıl kullandığın, insanlara nasıl hizmet ettiğin önemli. Bizim görevimiz şu anda ortamı, insanların yaşadıklarını unutturabilmek iki saatlik de olsa. Yarın çok zor bir güne kalacaklar dolar 9 lira olabilir. Ama en azından insanları hayattan ve stresten kurtarmak ve güzel bir gece geçirmelerini sağlamak bizim amacımız. Biz de basıp dünyayı umursamadan çıkıp oralarda fotoğraflar çektirip eğlencelere katılırsak, o zaman biz amacımızı unutup insanlığımızdan feragat etmiş oluyoruz. Taş atmak gibi değil ama bu benim fikrim ve asla da değişmeyeceğim. 42 yaşıma geldim. 35 yaşımda da böyleydim. 26 yaşımda da insanların kötülüğü yüzünden ağlayan bir adamdım.