Ankara Barosu'nca Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) tutuklu ve taksirli suçlardan hüküm giyenlerin kayıtlı oldukları seçim çevresinde ve o seçim türlerinde oy kullanabileceğine yönelik kararına tepki gösterildi. Baro tarafından kararın, seçme hakkının gasbı anlamına geldiği savunuldu.
Ankara Barosu'nca YSK'nın 29 Aralık 2018 tarihli ve 30640 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 1134 sayılı kararı ile ilgili yazılı açıklama yapıldı.
Baro tarafından tutuklu ve taksirli suçlardan hüküm giyenlerin, kayıtlı olduğu seçim çevresi ile o seçim türlerinde oy kullanabileceği yönündeki kararın, kayıtlı olunan adresle bulunulan ceza infaz kurumunun farklı olması halinde hiçbir seçim türü için oy kullanılamaması anlamına geldiği savunuldu.
Açıklamada, "Bu karar, Anayasa tarafından güvence altına alınmış en temel haklardan olan seçme hakkının özüne açık şekilde müdahale edilmesidir. Anayasa'nın 67'nci maddesi ve 298 sayılı kanunun 7'nci maddesi, taksirli suçlardan hüküm giyenler ile tutuklulara oy kullanma hakkını açıkça tanımış olup, seçme hakkının Anayasanın 13'üncü maddesine göre ancak kanunla sınırlanabileceğine ilişkin açık hükme rağmen anayasayı yok sayarak YSK kararı ile böyle bir düzenleme getirmek, kayıtlı oldukları seçim çevresinde tutuklanmamış vatandaşların vatandaşlık ve seçme hakkını, bu kişilerin nerede kısıtlamaya tabi tutulacağına karar vermeye yetkili Adalet Bakanlığı’nın vicdanına terk etmekte; bunun yöntemini ise aldığı idari bir kararla hem de Anayasal vatandaşlık hakkının gaspı yoluyla bizzat belirlemektedir" denildi.
Açıklamada, anayasal hakların, idari kararla ortadan kaldırılabildiği kaydedilerek, "Masumiyet karinesi aynı idari kararla infaza eşitlenmektedir. Türkiye hukuk tarihinde bu karar, tek bir idari işlemle hukuk devletinin, anayasal ve en temel insan haklarının, demokrasinin ve insan onurunun en büyük güvencesi masumiyet karinesinin nasıl ortadan kaldırılabileceğinin Resmi Gazete'de yayımlanmış delilidir" denildi.