8 Eylül Pazartesi
Ahmet Tezcan… Kısa bir zaman öncesine kadar Başbakan Erdoğan’ın basın müşaviri olarak medyadaki gözü kulağıydı. Şimdi; medyanın önemli oyuncularından Turkuaz Medya Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkan Danışmanı oldu. Ve tüm bunlardan önce ve öte uzun yıllardır birçok basın kuruluşunda çalışmış, internet medyasının esamisi okunmazken ilk medya sitesinin kuruculuğunu yapmış kariyerden bir gazeteci. Bütün bu parçaları birleştirince doğal olarak Tezcan’ın söylediklerinin hepsi dikkatle okunmayı hak ediyor. Buyurun… İşte Tezcan'ın Turktime Yönetim Kurulu Başkanı Talat Atilla ve Genel Yayın Yönetmeni Ersin Tokgöz'e yaptığı açıklamalar...
TURKTIME: Turkuaz Medya’ya geçmeniz nasıl gerçekleşti? Teklif kimden geldi?
AHMET TEZCAN: Serhat Albayrak’tan geldi. Telefon açtı, böyle bir şey düşünür müsünüz dedi, ben de düşünürüm dedim. Ben de işin gereği olarak Başbakan’a sordum. Başbakan benim bir süredir medyaya dönüş yapmak istediğimi biliyordu. Hayırlısı olsun dedi. Başbakan’dan izin aldıktan sonra da istifamı verdim ve Turkuaz Medya’da başladım.
TURKTIME: Oradaki görev tanımınızı yapabilir misiniz? Tam olarak ne yapacaksınız?
AHMET TEZCAN: Burası bir medya grubu. Bu medya grubunda görevim; biraz daha mobilize bir tarzda nerede sorun olduğunu tespit etmek, mevcut durumu düzenlemek, bir entegrasyon sağlamak ve bunları çözümleriyle birlikte projelendirerek yönetim kuruluna sunmak. Tabii ki icraatı da onlara bırakmak. İşin başında kim varsa onlarla birlikte bir potansiyel yaratmak. Gerçi biraz yorucu, yoğun bir tempo olacak ama çok hoş bir tarafı var; en alttaki insanın problemini benimle beraber yönetim kuruluna iletebilme gibi bir şansı doğmuş oluyor.
TURKTIME: Başbakan’la yakın olduğunuz biliniyor. Ama kendinize siyasi bir alan açmak yerine kendinizi biraz partinin dışında tutmaya özen gösterdiniz… Neden bu tavrı sergilediniz?
AHMET TEZCAN: Ben Başbakan’ın basın müşaviriydim. Başbakan’ın bir de siyasi bir profili var, bir partinin genel başkanı. Başbakan’ın sürekli yanında olmam dolayısıyla partideki çalışmalara müdahil olmam bir yasal olarak; iki, etik olarak doğru değil. Bir de psikolojik bir etken var. Bu partinin kuruluşunda benim hiçbir katkım olmamış. Ak Parti, gazetecilik yaptığım, siyasetten uzak olduğum dönemde kuruldu ve benim bu partiye köşe yazılarımda verdiğim destek dışında hiçbir katkım olmadı. Hal böyle iken ben Başbakan’ın yanındayım diye ön plana çıkmaya çalışmak ya da parti işlerine müdahil olmaya çalışmak doğru, ahlaki bir şey olmazdı. O partiye emeği geçmiş insanlara da saygısızlık olurdu. Bir de ben siyasetten anlamam. Hep gazetecilik yaptım. Bana “sen neden milletvekili olmayı düşünmüyorsun?” diye soranlara ben; “ne yapmak için milletvekili olacağım sorusuna cevap bulamadığım için…” diyorum. Eğer talip oluyorsanız ortaya bir şeyler koymanız, projenizin olması lazım. Sırf şan olsun, nam olsun, rant olun diye siyasete girmek memlekete zulümdür.
“SABAH’IN YÖNETİCİLERİ OKURLARI KADAR SADAKAT GÖSTERMEDİ!”
TURKTIME: Dışarıdan bir okuyucu olarak Sabah’ın şu anki mevcut durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
AHMET TEZCAN: Sabah, büyük bir gazete. Zor dönemler geçirdi. Ama buna rağmen okurundan çok fazla bir şey kaybetmedi. Sabah Gazetesi’ni zamanında doğru bir temele oturtmuşlar. Diğer rakiplerinin tersine bir halk gazetesi olarak konumlandırmışlar. Çok büyük sarsıntılardan geçmesine rağmen ayakta kalmayı başarabilmiş. Bu aslında okurunun Sabah Gazetesi’ne sadakatidir. Bu güne kadarki Sabah Gazetesi yöneticilerinin okuruna sadakatinden ziyade okurun gazeteye sadakatidir. Bunun altını çizmek ve bu insanların kadirşinaslıklarının altını da çizmek istiyorum. Yöneticilerinin arasında gerçekten de sadakatsizlik yapanlar çok çıktı. TMSF’ye geçiş ve sonraki dönemlerde tirajında bir nebze düşme olsa da yavaş yavaş toparlamaya başladı. Tabii ki çalışanların da o dönemlerde bocaladıkları, kıblenin şaştığı oluyor. Oysa gazetecilikte kıble bellidir. Haberle ilgili dünyanın her yerinde geçerli kodlar vardır. Bu kodlar bellidir, hangi ortamda neye uygularsanız uygulayın değişmez.
TURKTIME: Bu kodlar tam uygulanabiliyor mu?
AHMET TEZCAN: Türkiye’de hiçbir gazete bunu tam olarak uygulayamıyor. Ama bununla ilgili olarak özellikle genç kadro içerisinden çok iyi bir hamur da oluşmaya başladı.
TURKTIME: Sabah bu kodlar açısından nerede duruyor ya da duracak?
AHMET TEZCAN: Zaten Sabah’ın bu gününden ziyade bu günden sonrası daha önemli. Belki çok büyük bir iddia olarak görülebilir ama bundan sonra sadece Sabah değil, Turkuaz Medya grubu Türkiye’de basının dönüşümünün, doğruya dönüşün, gerçek gazetecilik neyse ona dönüşün çekirdeği olacak. Bunun için yola çıktık. Ben bunun için evet dedim. Bunu yapamamak gibi bir şey de söz konusu değil.
TEZCAN NEDEN BU KADAR ÇOK İŞ DEĞİŞTİRDİ?
TURKTIME: Gazetecilik döneminde çok yer değiştiren bir gazetecisiniz. Bu, çalıştığınız kurumlarla sizin ilkeleriniz uyuşmamasından mı kaynaklanıyor yoksa sizin uyumsuz olmanızdan mı?
AHMET TEZCAN: Bununla ilgili çok şey söylendi. Bizim köyün delisi, ele avuca sığmaz diyen oldu. Oktay Ekşi gibi Basının savcısı, Ali Kırca gibi basının vicdanı, başarısızlığı yüzünden böyle diyenler oldu. İlk çalıştığım Bulvar Gazetesi’nden Yeni Haber gazetesini kurmak için ayrıldım. Yeni Haber gazetesi kapandı. Sonra Günaydın gazetesine geçtim, oradan Erdoğan Öztürk diye bir arkadaşımıza yapılan bir haksızlık yüzünden ayrıldım. Gazete gazetesine geçtim. Oradan da Güneş gazetesinden aldığım bir teklif yüzünden ayrıldım. Güneş gazetesinin kapanışına şahit oldum. Hepsinde ilke bazında uyuşmadığım için ayrıldım denirse kendimi kahramanlaştırmak gibi bir ahmaklığın içine düşmüş olurum. Böyle bir şey yok. Ama ilkeler konusunda taviz vermediğim için ayrıldığım da oldu, rakip gazeteye uygulanan birtakım haksızlıklara da tepki duyduğum için de istifa ettim.
TURKTIME: Biraz şövalye bir tavır mı?
AHMET TEZCAN: İlgisi yok aslında. Görüyorsunuz, nasıl dayanacaksınız…
TURKTIME: Herkes görüyor ama genelde ne yapalım tavrı ile sessiz kalan insanlar çoğunlukta Türk basınında…
AHMET TEZCAN: Sessiz durmayan insanlar da var. Eskiden genel yayın müdürlerini döven gazeteciler hatırlıyorum. Şimdi de vardır insanların içinde böyle şeyler.
“İNTERNET GAZETECİLİĞİ SABAH GRUBU’NDA AYRI BİR BRANŞ OLACAK”
TURKTIME: İnternetin ilk medya sitesinin, Dördüncü Kuvvet Medya’nın, kurucususunuz. Özellikle bu tecrübeniz Sabah’a nasıl yansıyacak?
AHMET TEZCAN: Sabah Gazetesi’nin internet sayfasının çok statik bir yapısı vardı, değişti, şimdi çok daha dinamik hale gelecek. Alt versiyonlar da düşünüyoruz. İnternet gazeteciliği orada ayrı bir grup olacak. Sadece Sabah’ın, Takvim’in ya da televizyonun sayfaları değil, bağımsız haber sayfaları, kendi alanlarında branşlaşmış, tematik siteler olacak. İnternetle ilgili sürprizlerimiz olacak. Sadece Türkiye bağlamında değil, uluslar arası planda da düşüncelerimiz var.
“BİRAZ DA NEFES ALMAK İSTEDİM…”
TURKTIME: Başbakanlık danışmanı olduktan bir süre sonra kadroya başdanışman olarak Akif Beki de katıldı kadroya…
AHMET TEZCAN: Akif Beki Başbakanlık Basın Sözcüsü ve basından sorumlu Başbakan danışmanı. Buradaki geçmişteki uygulama da buydu. Akif Beki’den önce Nabi Avcı vardı, onun altında ben vardım.
TURKTIME: Ama Nabi Avcı’nın daha teknokrat bir tavrı vardı ama Akif Beki daha ön planda gibi…
AHMET TEZCAN: Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. Nabi Avcı kendisi ile birlikte çalışanları daha serbest bırakırdı. Nirengi noktalarda yol açıcı, ikaz edici bir mahiyette bir tutumu vardı. Daha önce de başka bir mülakatta söylediğim gibi Akif Beki orkestra şefiydi, ben maestro keman olarak onun altında çalışıyordum.
TURKTIME: Akif beki geldikten sonra siz uzaklaştınız. Daha önce Başbakan’ın hep yanındaydınız. Bu neden kaynaklandı?
AHMET TEZCAN: Eşyanın tabiatı bu. Bir ipte iki cambaz oynamaz. Başbakan, yanına herkesi alıp da gidecek hali yok. Başbakan’ın yanında basınla ilgili sürekli olarak bulunan bir kişi var. İkinci bir kişinin olması gerekmez. Orada yapılması gereken çok iş var. Basını Başbakan’la ilgili bilgilendirmek. Ve Başbakan’ın basın ilişkilerini koordine etmek. Çok ağır ve yoğun bir iş. Akif Beki bu ağır ve yoğun işi alttaki yardımcıları ile birlikte son derece başarılı bir şekilde götürüyor. Beki, korkunç bir enerjiye sahip, 7/24 çalışabilen bir arkadaşımız. Bir de başka tarafı var işin. Basınla ilgili Başbakan’ın bilgilendirilmesi gerekiyor. O da belli bir birikimi, tecrübeyi ve çevreyi gerektiren bir iş. Oradaki açığı kapatmak için de ben devreye giriyordum. Ama bu dışarıdan Ahmet Tezcan koptu, ayrıldı gibi algılandı. Başbakan’ın fotoğraf karesine eğer gereği yoksa neden girilir anlamıyorum. Karede fonksiyonunuz yokken kareye giriyorsanız Başbakan’a yük olursunuz. Başbakan sizi sırtında taşımak zorunda kalır.
TURKTIME: Siz yük olmamak için mi geri çekildiniz?
AHMET TEZCAN: Hizmetin her alanı önemlidir. Bizden çok daha değerli hizmetleri olan nice insanlar var. Sürekli ön planda, popüler olayım gibi bir tavra girmek aptallık, başka bir şey değil. 2,5 yıl içerisinde Başbakan’la birlikte sürekli eve barka uğrayamadan çok yoğun bir tempo yaşamışsınız. Biraz da nefes almam gerekiyordu. Akif Beki genç, dinamik bir arkadaş. Biz elliyi aşmışız. Yarım asrı geçtikten sonra bazı şeyler zorlaşıyor. Dolayısıyla benim için rahat bir pozisyondu.
TURKTIME: Yani şikayetçi değildiniz…
AHMET TEZCAN: Tabii… Hiç şikayetçi değildim. Hatta o konuda biraz da Akif’e haksızlık etmiş sayılırım. Çok fazla yük yükledim.
TURKTIME: Ak Parti’nin performansını bir gazeteci olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
AHMET TEZCAN: Bir beş yıl yaşamış, bu beş yıl üstüne de oyunu artırarak yeniden iktidara gelmiş. Ve birçok önemli işleri de başarmış. Cebimizde kuruşlar var. çocukluğumda vardı bunlar. Yeniden geldi. Bu çok önemli. Bana çocukluğumu yeniden verdi. Bu az şey değildir.
“BEN ALTAYLI’YA HAYATAMI BORÇLUYUM, O DA BANA BUGÜNKÜ POZİSYONUNU!”
TURKTIME: Bir medya patronu sizi vuracakmış, Fatih Altaylı sizi ölümden kurtarmış. Bu doğru mu?
AHMET TEZCAN: Doğru. Best FM’de bir radyo programı yaparken böyle bir şey yaşanmıştı. Bir medya patronu bana silah çekti o sırada Fatih önüne geçmeseydi belki bo psikolojiyle vuracaktı. Daha sonra Fatih’le beraber kovulduk. Şu anda o medya patronuyla bugün çok samimiyiz. Bana abi der.
TURKTIME: Kim o medya patronu?
AHMET TEZCAN: Şimdi gıybet etmeyelim…
TURKTIME: Yani siz hayatınızı biraz da Fatih Altaylı’ya borçlusunuz…
AHMET TEZCAN: Öyle bakarsanız Fatih Altaylı da şu anda bulunduğu pozisyonları bana borçlu.
TURKTIME: Neden?
AHMET TEZCAN: Çünkü o gün öyle bir şey olmasaydı ertesi gün benimle birlikte kovulmayacaktı. Belki hala o radyoda genel yayın yönetmeniydi.
“SABAH-ATV İHALESİNDE BASKI YAPILMADI, FİYAT YÜZÜNDEN ÇEKİLDİLER!”
TURKTIME: Başbakan’ın arkadaşı Sabah’ın patronu, damadı Grup Başkanı, danışmanı da Grup başkanının danışmanı… Böyle bir fotoğrafa dışarıdan baksanız siz ne düşünürsünüz?
AHMET TEZCAN: Önyargılar mutlaka vardır. Ama düşünürken fotoğrafın sadece bir tarafına bakmamak lazım. Tek bir çerçeveden bakıldığı zaman hem o insanlara haksızlık etmiş hem de kendilerine zulmetmiş olurlar. Düşünüyorum… En babayiğidinin Amerikalılarla ortak olarak 600-700 milyon paha biçtiği birçok medya kuruluşu. Ama TMSF belli bir fiyat biçmiş bunu vereceksiniz demiş. Ben ihaleye girenlerin sırf fiyat yüzünden çekildiklerini çok iyi biliyorum.
TURKTIME: Ama başka şeyler söylendi… Diğer kuruluşların girmesi engellendi dendi…
AHMET TEZCAN: Hiç öyle bir şey söz konusu değil. Sadece fiyat yüzünden çekildiler. Hatta ben ihaleye giren grubun temsilcisinin kendi ağzından duydum. Bundan fazla gitmez, bizim yabancı ortaklarımız asla yanaşmıyorlar dedi. TMSF’nin fiyat düşürmesini istediler ama TMSF düşürmedi. Şimdi belli süreçler yaşanmış, Etibank’a el konulmasından itibaren bir sürü badireler atlatmış, ondan sonra TMSF yönetimine geçmiş, bu arada Turgay Ciner’in dönemini yaşamış, alabora olmuş bir gruba bu fiyat çok yüksek bir fiyattır. Ama TMSF’nin bu kadar hassas olmasının haklı bir tarafı da var. İnsanların cebinden çıkartılan paranın geri iade edilmesi söz konusu. Onun için çok büyük bir cesaretle ve çok büyük bir risk alarak Çalık Grubu bu işin içerisine girdi. Akraba meselesi devrede olsaydı bu fiyatı da düşürtebilirler miydi? Düşürebilirlerdi. Ama şu fiyatı indir aşağı demediler. Eğer o işin içinde senin akraban varsa o işin riskini de o almış oluyor. Eğer akraba ilişkileri üzerinden düşünecek olursanız yapılması gereken bu riski düşürmek değil midir? Bu, hiçbir risk almadan, kendi ceplerinden tek kuruş vermeden birtakım yerlere sahip olan insanların çamur atmalarıdır ki hiçbir şey ifade etmez.
TURKTIME: Ama bu riski paranın küçük bir bölümünü koyup geri kalanını devlet bankalarından alınan kredilerle karşıladığı yönünde eleştiriler var…
AHMET TEZCAN: Doğan Grubu içerisindeki ekonomi üzerine yazı yazan iki yazar kamu bankalarının kredilendirme işlemlerinin son derece doğru olduğunu ve daha önceki örneklerinin bulunduğunu yazdılar. Ben bankacılıktan anlamam. Bunlar doğru mudur değil midir bilmem. Nitekim onun cevabını da holding yöneticileri verdi. Batacak, yükü devlete kalacak gibi şeyler de dendi. Öyle bir şey de söz konusu değil. Dahası, kişisel teminat da var. Ahmet Çalık bu işin altına sadece elini değil, bütün gövdesini koymuş vaziyette. Hiçbir riske girmeden birtakım şeylere sahip olan arkadaşlar bunu düşünsünler, ondan sonra konuşsunlar.
KISA… KISA… KISA…
TURKTIME: TMSF?
AHMET TEZCAN: Sabah gazetesinin önüne ilk hortumu koyan bendim. Gazeteciler platformu vardı, onun dönem sözcülerinden biriydim. Platrofm olarak Etibank’a el konulmasından sonra Abdi İpekçi parkında bir eylem düzenledik. Ragıp Duranb, Rıdvan Akar, Aydın Engin… Herkes orada. Herkes ellerine hortumlarını alıp geldiler. O hortumlar Sabah’ın önüne bırakılacaktı. Büyükçe bir hortum vardı. Giderken bir baktım ki hortumun ucundan tutan kimse kalmamış. Hortum benim elimde kaldı ve ben götürüp koydum. Dolayısıyla TMSF diyince aklıma o gelir.
TURKTIME: RTÜK?
AHMET TEZCAN: Birkaç öneride bulunmuştum RTÜK’e. RTÜK diyince aklıma onlar gelir. Bunlardan biri, medya okur yazarlığı, hayata geçti. Van’da helikopterde Hüseyin Çelik’e o gürültüde bağıra bağıra medya okur yazarlığının ne olduğunu anlatmıştım. Daha önce Fatih Karaca’ya sonra Zahid Akman’a da anlatmıştım. RTÜK diyince aklıma sansür gelecek diye sanıyorsanız aldanıyorsunuz.
TURKTIME: SANSÜR?
AHMET TEZCAN: Deve kuşu…
TURKTIME: MEDYA PATRONU?
AHMET TEZCAN: Medya patronu ya da başka patron önemli değil. benim patronum rızkımı verendir. Benim rızkımı vermeye de hiçbir mahlukun gücü yetmez. Tek patron tanırım, başka patron tanımam.
TURKTIME: GAZETECİ?
AHMET TEZCAN: Allah yardımcısı olsun…
TURKTIME: KÖŞE YAZARI?
AHMET TEZCAN: Minibüs. Sadece Türkiye’ye özgü bir şey.
TURKTIME: ARAŞTIRMACI GAZETECİ?
AHMET TEZCAN: Olması gereken… Gazeteci sıfatı içinde ayrıca araştırmacı gazeteci demeye gerek yok. Gazeteci zaten araştırmacı olmak zorundadır.
TURKTIME: AYDIN DOĞAN?
AHMET TEZCAN: İyi bir insan. Birebir konuştuğunuz zaman hoş bir insan. Dışarıdan bakıldığında algılamalar farklı olabiliyor belki ama Aydın Doğan ile birebir konuşmalar keyiflidir.
TURKTIME: AHMET ÇALIK?
AHMET TEZCAN: Bir kez bir ortamda karşı karşıya geldik ve kalbim çok ısındı. Düzgün bir insan imajı verdi bana.
TURKTIME: UĞUR DÜNDAR?
AHMET TEZCAN: Oooo.. Uğur Abi delikanlıdır. Büyük ustadır.
TURKTIME: MEHMET ALİ BİRAND?
AHMET TEZCAN: Benim için hala muhabir. Bütün zenginliğini de yetiştirdiği insanlara borçlu. Birand diyince benim aklıma medyada bir okul gelir.
TURKTIME: ALİ KIRCA?
AHMET TEZCAN: İyi bir anchorman, iyi bir televizyoncu. Ayrıca çok da güzel saçları var.
TURKTIME: EMİN ÇÖLAŞAN?
AHMET TEZCAN: Minik kuş…
TURKTIME: FATİH ALTAYLI?
AHMET TEZCAN: Hayatımı kurtaran adam.
TURKTIME: İSMET BERKAN?
AHMET TEZCAN: Çok hoş bir adam. Ben çok seviyorum onu.
TURKTIME: BEKİR COŞKUN?
AHMET TEZCAN: Bekir abi diyince aklıma türk sanat müziği gelir.
TURKTIME: FATİH ÇEKİRGE?
AHMET TEZCAN: Ben onu Star’daki haliyle hatırlıyorum. Ve çok güzel bir program yapıyordu. Montaj makinesinin başında. Keşke yine aynı şeyleri yapabilse.
TURKTIME: ENGİN ARDIÇ?
AHMET TEZCAN: Üslup sahibi ender yazarlardan birisi.
TURKTIME: YAVUZ DONAT?
AHMET TEZCAN: Türkiye muhabiri.
TURKTIME: SERDAR TURGUT?
AHMET TEZCAN: Çok fazla bir şey gelmiyor aklıma.
TURKTIME: FEHMİ KORU?
AHMET TEZCAN: Fehmi koru diyince aklıma Taha Kıvanç geliyor.
TURKTIME: CAN ATAKLI?
AHMET TEZCAN: Buruk bir his bıraktı bende. Can’ı çok severim. Ama zor dönemler yaşadı.
TURKTIME: SABAHATTİN ÖNKİBAR?
AHMET TEZCAN: Onunla ilgili herhangi bir duygum yok.
TURKTIME: AHMET KEKEÇ?
AHMET TEZCAN: Müthiş bir kalem.
TURKTIME: AHMET ALTAN?
AHMET TEZCAN: Kendisine ağır bir üslupla yazılmış yazıyı gazetesine koyacak kadar hoş bir insan.
TURKTIME: FİKRET BİLA?
AHMET TEZCAN: Ankara’nın eskilerinden.
TURKTIME: İLHAN SELÇUK?
AHMET TEZCAN: Allah kurtarsın.
TURKTIME: TAYYİP ERDOĞAN?
AHMET TEZCAN: Tanıdığım insanlar içerisinden vefa duygusu, merhameti en ileri düzeyde insandır. Tayyip Erdoğan denildiği zaman mücessen bir vefa, olağanüstü derecede merhametli bir insan gelir aklıma. Ben Tayyip Erdoğan’ı burada tanıdım ve sevdim. Tayyip Erdoğan uzaktan bakıldığı zaman farklı değerlendirilen ama birebir ilişki kurulduğu zaman o bütün yargıları sapı sapır aşağıya döken çok ilginç, adam gibi adam.
TURKTIME: ABDULLAH GÜL?
AHMET TEZCAN: Çok fazla bir ilişkimiz olmadı. ama Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan Türk siyasetinde mükemmel bir tavır sergilediler. Abdullah Gül Tayyip Erdoğan için başbakanlık makamını terk etti. O koltuğun sıcaklığından vazgeçti. Ve Erdoğan da kendi nefsine değil, Abdullah Gül’e layık gördü. Gül ve Erdoğan bu dönemde sahabe tavrı sergileyen iki müthiş insan…
RÖPORTAJ: TALAT ATİLLA&ERSİN TOKGÖZ/TURKTIME
Hasan 15 Temmuz 2009 Çarşamba 02:27
|
yalçın ireş 23 Haziran 2009 Salı 23:21
|
Ali BAYINDIR 17 Ekim 2008 Cuma 21:37
|
Arkadasin 10 Eylül 2008 Çarşamba
|
Deli 8 Eylül 2008 Pazartesi
|
Gerçek Gündem 8 Eylül 2008 Pazartesi
|
KENAN 8 Eylül 2008 Pazartesi
|
nefes nefeseeeeeeeeeee 8 Eylül 2008 Pazartesi
|
8 Eylül 2008 Pazartesi
|
bir dost 8 Eylül 2008 Pazartesi
|