Star yazarı Ahmet Kekeç, yine isim vermeden Ahmet Hakan'ı topa tuttu, ne takiyeciliğini bıraktı ne de şebelekliğini....
Aydın Doğan'a açık çağrıda bulunan Ahmet Kekeç, "Allah aşkına al şu sonradan olma Atatürkçüyü başımızdan" dedi.
İşte Ahmet Kekeç'in o yazısı:
Aydın Bey, al şu Atatürkçüyü başımızdan!
Doğan Medya Grubu’nun “sonradan olma” Atatürkçüsü, bulmuş bir konu, sündürdükçe sündürüyor... Kaçtır, bozuk plak gibi, aynı lafları döndürüp duruyor.
Efendim, AK Parti’nin Atatürkçülüğü samimi bulunmuyormuş. Oy avcılığı olarak değerlendiriliyormuş... Kendisi de samimi bulmuyormuş.
Peki, ne yapmalıymış AK Parti?
Birileriyle Atatürkçülük yarışına girmek yerine, Atatürk’ün kazandırdığı hak ve özgürlüklerin teminat altında olduğuna toplumu ikna etmeliymiş.
Bu şebelek önce bize, “Atatürk’ün kazandırdığı” hangi hak ve özgürlüklerin tehdit altında olduğunu söylesin.
Fazla değil, üç örnek göstersin...
Sonra da şu soruların cevabını versin:
Başkalarının Atatürkçülüğünü samimi bulmuyorsun, anladık...
Peki, senin “samimi” olduğunu nasıl anlayacağız?
Belki takıyye yapıyorsun...
Belki yeni mahallene yaranmak istiyorsun...
Belki bir şeylerin avcılığına soyundun...
Nerden bileceğiz?
Kemalizm ya da Atatürkçülük bir “merhale”yse, senin şu cehaletle ulaştığın merhaleye başkaları niçin ulaşamasın?
Sen şu Yozgatlı ve taşralı halinle Atatürkçü olabiliyorsun da, bir Urfalı, Adanalı, Rizeli, Kastamonulu, inançlı ya da inançsız haliyle niçin Atatürkçü olamasın?
Seni ötekilerden ayıran, mahalle ve tıynet değiştirmiş olman mı?
Bundan sonra siyasal aidiyetlerine, sınıfsal konumlarına ve hangi ölçüde ifsat ettiklerine bakarak mı, “Bu Atatürkçü olabilir, bu olamaz” diyeceğiz?
İnsanlar yalın ve tabii halleriyle, dünyalarını değiştirmeden, taşralı kabuğundan sıyrılmadan, sınıf atlamadan, kapağı zengin muhitlere atmadan Atatürkçü olamazlar mı?
Bir CHP’li ya da İP’li Atatürkçü olabiliyor da, bir AK Parti’li niçin olamıyor?
Nişantaşı ya da Cihangir’de oturanların Atatürkçülüğü samimi bulunuyor da, Bağcılar, Esenler ve Bayrampaşa’da oturanlarınki niçin samimi bulunmuyor?
Nihai olarak ne demek istiyorsun? “Ben Atatürkçü oldum ama önce standartlarımı değiştirdim. Nişantaşılı oldum... Onlar standartlarını değiştirmediler, siyasal aidiyetlerini terk etmediler. Zinhar Atatürkçülüğe kabul edilmesinler” mi?
Bunu mu demek istiyorsun?
Kaldı ki, kimsenin Atatürkçü olduğu filan yok... Atatürk’le bir alıp veremediği de yok...
Faraza bu satırların yazarı... Atatürkçü değildir. Atatürk’ün metazori değişim seferberliğini ve topluma “normlar” dayatmasını/dayatmış olmasını problemli bulmaktadır, bu düşüncesini yeri geldiğinde yazıp çizmektedir ama ister AK Parti’li, ister sair partili, “Atatürkçüyüm” diyenle de bir meselesi bulunmamaktadır.
Dileyen, dilediği ölçüde Atatürk yanlısı ya da karşıtı olabilir.
Bana ne, sana ne, kime ne!
Madem ömrünün son demlerinde Atatürkçülüğü keşfettin, bari bunu nümayişsiz yaşa... İkide bir, “Ne yüce şeymişsin sen Atatürk, bunu geç anladım” diye kafa ütüleyip durma.
Bazı şeyleri geç anladıysan senin ayıbındır.
Bunları, İslam ülkelerinin içinde bulunduğu “hal”e bakarak anladığını söylüyorsan, daha da büyük ayıp! Hatta cehalet!
Bizim değişimimizin ya da yönümüzü Batı’ya çevirişimizin altında Atatürkçülüğün payı mutlaka vardır. Ama gelişmemişliğimizin altında da aynı ideolojinin payı vardır.
Bugün bir Afganistan, bir Suriye’ye ya da Suudi Arabistan değilsek (mütemadiyen, bu müsamere bilgilerini tekrarlayıp duruyorsun), bunu sadece Atatürk’e değil, Atatürk’ü de yetiştiren siyasal-kültürel iklime borçluyuz. Yani, Osmanlı modernleşmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkan “değişim” arzuları bugünkü tabloyu oluşturmuştur.
Bunları öğren!
Kuru kuru Atatürkçülük yapacağına üç beş bir şeyler oku da, Kemalizm’ini doğru gerekçelendir!