YÖK’ün üniversite sınavında başarı sırasına odaklı olarak öğretmenlik hakkı veren sistemle ilgili yeni düzenlemesi büyük tartışma yarattı. Üniversite sınavında ilk 300 bine giren öğrenciye verilen öğretmenlik hakkı, yeni düzenlemeyle sınavda 2 milyonuncu olan öğrenciye bile verilmişti. Dahası uzaktan ve seçmeli ders olarak pedagojik formasyon alan öğretmen olacak. Yeni düzenlemede tartışılan bir konu da kredi oranı… Daha önce 60 kredi ile formasyon eğitimi almaya başlayan binlerce öğrenci, 40 kredilik yeni programa katılma dilekçesi verdi.
YÖK’ün getirdiği yeni pedagojik formasyon eğitimi programıyla öğretmenlik için başarı kriteri olan 300.000 barajı kalktı. Program, Açık Öğretim Fakültesi (AÖF) dahil olmak üzere tüm fakültelerin formasyon eğitimi alınabilen alanlarına açık hale geldi. Online eğitim alanlar da dahil olmak üzere, eğitim fakültelerinden mezun herkes, başarı sırasına bakılmaksızın, bu formasyon eğitimini alıp öğretmen olabilecek.
300 BİNİNCİ İLE 2 MİLYONUNCUYA AYNI HAKKI VERİYOR
Uzmanlar eğitim camiasında büyük tartışma yaratan bu yeni uygulamayla, nitelikli öğretmen yetişmesinin hayal olduğunu savunuyor. Çünkü daha önce uygulanan sistem üniversite sınavında ilk 300 bine giren öğrencilere öğretmenlik hakkı verirken, yeni sistem bu başarı sırasını ortadan kaldırıp 2 milyonuncu olan kişiye de aynı hakkı veriyor.
BİNLERCE KİŞİ AZ KREDİ ALMAK İÇİN DİLEKÇE VERİYOR
Bu yönetmelikten önce formasyon almak için Talim Terbiye Kurulu’nun belirlediği 93 fakülteden birinden 2,75 not ortalamasıyla mezun olma şartı aranıyordu. Yeni duruma göre öğrenciler artık mezun olmadan bu eğitimi almak için başvurabilecek. Açık Öğretim Fakülteleri de dahil olmak üzere öğretmenlik alanlarından birinde 3. sınıfa geçen herkes, 9 pedagojik formasyon dersini seçmeli olarak alabilecek. Bu da öğretmenlik alanlarında okuyan öğrencilerin kendi üniversitesinde yoksa başka bir üniversiteden ya da uzaktan öğretim yoluyla formasyon eğitimi alabileceği anlamına geliyor. Ayrıca yeni programda 60 kredilik formasyon 40 krediye iniyor ve 2 dönem yerine 1 dönem uygulama yapılıyor.
MEF Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Özcan’a göre yeni program, Fen-Edebiyat fakültesi mezunlarına öğretmenlik kapısını aralamak için düşünülmüş olsa da “ortada böyle bir ihtiyaç yok.” Çünkü Türkiye’de aslında öğretmen eksiği değil, fazlası var. Ancak bunlara görev verilmesini sağlayacak kontenjan yani kadro yok. Prof. Dr. Mustafa Özcan, tespitini bakanlığın geçen yıla dair açıkladığı verilere dayandırarak şöyle devam ediyor: “Sayısı tam bilinmemekle birlikte sayısı 500 bin atama bekleyen öğretmen var. Türkiye’nin şu anda bu düzenlemeyle gelecek öğretmene ihtiyacı yok. Halihazırdaki öğretmenlerin yeterliliğini arttırmaya ihtiyacı var.”
"EĞİTİMDE ADALET OLMALI"
Ayrıca Özcan, başarı sırasını ortadan kaldıran yeni programın eğitimde adalet ilkesine de aykırı olduğu görüşünde: “Başarı sıralaması olarak 2 milyonuncu öğrenciyle ilk 300 bindeki öğrencinin aynı havuza düşmesi adalet ilkesini bozuyor. Mevcut durumda iki pedagojik program olmaya devam etmesi de başka bir sorun yaratıyor. YÖK, 40 kredilik yeni programı yürürlüğe koydu. Ancak bunu yaparken 60 krediyle alınan sertifikaların alternatifi de 40 kredili program oldu. Böyle olunca daha önce 60 kredilik formasyon programına katılma dilekçesi veren öğrenci ve mezunlar 40 kredilik programa başvurmaya başladı. Yani şimdiden öğrenciler bu yeni programa geçmeye başladı.”
“YETİŞMEMİŞ ÖĞRETMENİ SINIFA GÖNDERMENİN VEBALİ BÜYÜKTÜR”
Özcan bu uygulamanın pedagojik açıdan yol açacağı olumsuz sonuçlara da dikkat çekiyor:
“Pedagojik olarak neden yanlış, çünkü hiçbir yetkilinin yetişmemiş bir öğretmeni sınıfa koyma yetkisi yoktur. Bu suç sayılır. Bu programdan mezun olanlar terzi değil, marangoz değil, öğretmen olacaklar. Üzerinde çalıştıkları şey insan. İyi yetişmemiş bir öğretmen çocuğun özgüvenini yaralar, okuma şevkini öldürür. Bu hatayı ömür boyu telafi edemezsiniz. Hiçbir yetkili, iyi yetişmemiş bir öğretmeni sınıfa göndermemeli. Çocuklarımız bizim geleceğimiz. Çocuğun potansiyelini işlemek için öğretmenin pedagojik formasyonun ve bilgi düzeyinin üst düzeyde olması gerekir. Bu sistemle bunu yapmak imkânsız. Çocuklarımızın hatırına bu sistemin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine inanıyoruz.”
KAYNAK: HABER TÜRK